MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Diyalektik- Değişimden Kaçılamaz
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
8 Temmuz 2018 Pazar

Diyalektik- Değişimden Kaçılamaz

Dünyada her şeyin değişeceğini yani umudun eksik olmaması gerektiğini söyleyen ilk insan Efesli hemşerimiz Herakleitos’tur.  O, Ephesos'ta (Efes) doğup yetişmiştir. Aşağı yukarı M.Ö. 540-480 yılları arasında yaşadığı hesaplandığına göre, Herakleitos, Miletli filozoflardan daha genç… Ephesos'un aristokrat bir ailesinden. Yapıtı çok güç anlaşılır, karanlık bir üslup ile, özdeyişler biçiminde yazılıymış. Onun için ilk çağda ona “karanlık Herakleitos” denmiştir.

Yurdunun politik ve sosyal gelişmesinin beğenmeyip köşeye çekilen dönemin yalnız aydınıdır Herakleitos… Bu yalnızlığı içinde varlıkların özünü kavramaya çalışan Herakleitos, yığını hor görür. Ona göre yığın anlayışsızdır, her şeyin dış yönüne takılıp kalır, boş inançlar içinde yuvarlanıp gider. 

Ona göre evrenin temel maddesi ateş'tir. Ateş, bütün var-olanların ilk gerçek temelidir, bütün karşıtların birliğidir, içinde bütün karşıtların eridiği birliktir. Herakleitos şunu belirtmekten usanmaz: Evren boyuna akan bir süreçtir, başı sonu olan bir değişmedir, hiç durmayan, bu değişme içinde kalan, sürüp giden hiçbir şey yoktur.

“Panta rei” yani “Her şey akar”… Bu onun ana görüşü. İşte ateşin ilk madde (arkhe) olduğu düşüncesine de Herakleitos buradan varıyor. Örneğin, bir tahtayı yakıp kemiren alevin yakından bakıldığında boyuna ilerleyen bir süreç olduğu görülür; alev, tahtayı boyuna yakıp kemirir, onu boyuna duman ve buğuya çevirir.

Bu sürekli oluş içinde durucu, kalıcı bir şey bulduğumuzu sanırsak, Herakleitos'a göre, bu, bir yanılmadır, bir aldanmadır. “Aynı ırmakta iki kez yıkanamayız. İkinci kez girdiğimizde bu ırmak büsbütün başka bir ırmaktır artık. Bu arada, akıp giden sular onu başka bir ırmak yapmışlardır.” Karşımızda, “aynı şey”in bulunduğunu sandığımız her yerde durum böyledir. Kalıcı şeyler varmış sanısına kapılmamız, değişmenin kuralsız değil de, belli bir düzene, belli bir ölçü ve yasaya göre olması yüzündendir. Herakleitos'un felsefi görüşlerinin önemli bir kısmının doğadaki değişim olgusunun özünü ortaya koymak amacını güttüğü hatırdan çıkarılmamalı elbette

Bu ölçüye, bu yasaya, Herakleitos “logos” diyor. Evrende egemen olan yasadır, düzen ve akıldır (logos). Herakleitos dendiğinde akla önce o ünlü logos öğretisi gelmeli… Bu öğreti, bir bütün olarak göz önünde bulundurulduğunda, yani doğadaki değişim olgusunu açıklamak amacıyla ilişkilendirilebilir.

Öğretinin detaylarına inildiğinde Herakleitos'un doğrudan ve çiğ bir doğa felsefesi yapmanın ötesine geçtiği ve logos öğretisinin, tipik Herakleitos okurlarının tüm öngörülerini aşan bir derinliği olduğu anlaşılmaktadır. Felsefi anlamda diyalektik, sanılanın aksine, herkesin erişebileceği, apaçık, gizemsiz bir şeydir.

Nasıl parmaklarımız her zaman titizlik isteyen bir işi yapamıyorsa, beynimiz için de durum aynıdır. İnsan emeğinin tarihinde insan, başlangıçta ancak kaba işleri yapmayı biliyordu. Bilimlerdeki ilerleme, daha ince daha keskin işlerin yapılabilmesini sağladı.

Düşünce tarihinde de tam olarak aynı şey olmuştur. Metafizik, parmaklarımız gibi, ancak kaba hareketleri yapabilme yeteneğinde bir düşünce metodudur. Diyalektik bu metottan ayrılır. Çünkü çok daha büyük bir açıklık ve incelik sağlar. Düşüncenin evrimi de aynen, el becerilerinin evrimi gibi olmuştur. Bu evrimde de hiçbir sır yoktur, her şey apaçıktır.

Diyalektik, hareket demektir. Bizi kuşatan her şeyde bulunan hareket ve değişim, diyalektiğin temelinde yatar. Diyalektik bakış açısı, her şeyin değiştiğini, hiçbir şeyin olduğu yerde kalmadığını, hiçbir şeyin nasıl ise öyle devam etmediğini gösterir.

Toplum hiçbir zaman hareketsiz değildir. İlk çağda köleci toplum vardı, yerine feodal toplum geldi ve onu da kapitalist toplum izledi. Bu toplumların incelenmesi bize, yeni bir toplumun doğmasına yol açan öğelerin toplumların bağrında sürekli olarak ve yavaş yavaş, gözle görülmeksizin geliştiklerini gösteriyor. Her yerde, doğada, tarihte ve düşüncede gördüğümüz şey, değişme ve harekettir. İşte diyalektik bu saptama ile başlar.

Diyalektiğin babası Heraklitos, diyalektik dünya görüşünü sunan ilk kişidir ama bu diyalektik metot, ancak çok zaman sonra kabul edilebilmiştir. Burada şu soruyu sormamız gerekmektedir: Diyalektik, niçin, uzun zaman, metafizik metodun baskısı altında kaldı? İnsanlar doğayı incelemeye tam bir bilgisizlik içinde başladılar. Saptadıkları olayları incelemek için onları sınıflandırmaya kalktılar. Ama sınıflandırma tarzı kendine özgü bir düşünme alışkanlığı kazandırıyor. Kategoriler yaparak ve bunları birbirinden ayırarak böyle ayırmalar yapmaya alışılıyor.

***

HEGEL: Diyalektik, bilimlerde gerçekleşen değişimi anlamasını bilen ilk idealist Alman filozofu Hegel tarafından geliştirildi. Heraklitos'un eski fikrini yeniden ele alarak, bilimsel ilerlemelerin de yardımıyla, evrende her şeyin hareket ettiğini ve değiştiğini, hiçbir şeyin tek başına olmadığım her şeyin, her şeye bağlı bulunduğunu saptadı ve böylece diyalektiği oluşturdu. Hegel'in başta sezinlediği, düşüncenin hareketidir. Hegel buna, diyalektik adını vermiştir. Ama Hegel idealisttir. Yani ruha birinci derecede önem verir. Hegel, bu yüzden özel bir hareket ve değişme anlayışı yaratır. Ruh değişmelerinin, maddedeki değişimlerin nedeni olduğunu düşünür. Hegel'e göre evren, maddeleşmiş fikirdir, evrenden önce, ruh vardır ve ruh evreni bulur.

***

Önemli olan prensip şudur: Diyalektik ve diyalektiğin yasaları, şeylerin evrimini ve bu evrimi belirleyen güçleri, yani karşıtları bulup ortaya çıkarmak için bizi, şeyleri incelemeye zorlar. O halde, şeylerin içinde saklı bulunan karşıtların birliğini incelemeye yönlendirir. Şeyler, kendi öz karşıtlarım içlerinde taşıdıkları için, değişir ve başka şeye dönüşürler. O halde diyalektik, pratikte, bizi, şeyleri yalnızca tek yanıyla değil her iki yanıyla dikkate almaya, yanlışsız doğruyu, bilgisiz bilimi asla düşünmemeye zorlar.

Metafiziğin büyük yanılgısı, şeyleri yalnızca bir yanıyla düşünmek ve yargılamaktır. Şeyleri, tek yanıyla gördüğümüz ölçüde yanlışlar yaparız. Eğer çok yanlış yapıyorsak bunun nedeni, tek yanlı düşünüş tarzını uygulamamızdandır.

Herakleitos'un felsefi görüşleri ise büyük ölçüde doğadaki değişim olgusunun özünü ortaya koymayı amaçlar. Onun ünlü logos öğretisi temelde bu amaçla ilişkilidir. Fakat o, bu logos öğretisini aynı zamanda ideal bir insan yaşamı için de teorik temel hâline getirmeye çalışmış, böylece teori ile yaşam pratiğini özdeşleştirmeyi amaçlamıştır. Aristokrat olduğu hâlde ailesinden kalan serveti reddetmiş, gerçek soyluluğun aile ya da servet esasına dayanmadığını, düşünsel bir soyluluk olduğunu düşünmüştür. Doğrudan öğretici bir tarzda yazmamış, aktif bir bilgisel katlımı yeğlemiştir

Herakleitos 2600 yıldır bize değişim kaçınılmazdır, değişime karşı durulamaz diyor. Başka da bir şey yoktur diyor…

***

Bu konunun CHP’deki son gelişmelerle ilişkilendirilmesini istemem ama diyalektik düşünce bunu ilişkilendiriyor… Buna üzülmek gerek. Ama bu amaçla yazmadığımın da bilinmesini isterim… Ama Herakleitos gibi sıkılıp köşesine çekilen aydınları görmeye başlamamız da enteresan. Son örnek Ataol Behramoğlu oldu…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gergin
 11 Temmuz 2018 Çarşamba 10:45
Bal gibi CHP yazmışsınız. Sonra da CHP ile ilişkilendirmeyin diyorsunuz. Olmadı
 MUSTAFA TÜREDİ
 11 Temmuz 2018 Çarşamba 09:55
çok uzun yıllar oldu ; güncel entelektüel tartışmaya felsefi yorum katılarak ANADOLU nun bu evrensel rengi günışığına çıkarılmamıştı.eline sağlık ,korteksine sağlık yazı ve yorumunu ilk kez okuduğum SN. NEDİM ATİLLA bey. beni 1960 yılları sonu ,1970 li yılların başına götürdünüz..ben anadoluya aşığım bak ne güzel işlemiş o diyalektik sarmalın imleklerini . ^^ dün dünde kaldı ,bugün yeni bir şey söylemek lazım cancazım.^^ bir başkası ^^ bir ben var benden içerü ^^ derken düşünsel alanda o diyalektik sarmal sürekli kozalaklarını işlemekle meşgüllerdi .daha binlercesi ......TEŞEKÜRLER ÜSTADIM HOŞÇA KALINIZ.
 Obi
 10 Temmuz 2018 Salı 03:36
Türkiye''deki ''aydın sorununu'' biz aslında, Anayasa Referandumu sırasında ''Yetmez ama Evet'' denildiğinde bir kez daha ve çok net bir şekilde görmedik mi? Orda da gene RTE''yi suçladılar sözde aydınlarımız...Kullanıldık,aldatıldık dediler ama aslında ''Aydınlarımızı'' kullanan RTE değil Batıydı, Atatürk''ün bu millete unutturulmasını demokrasi diye yutturanlar, Türk Ordusunun Atatürkçü askerlerini kumpaslarla içeri atanlar, Milli Eğitimde Atatürk''ü çıkarın diyen de hep Batı idi. Ve bunu hala görmedikçe diyaletkiği kullanamazlar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz