MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
O anne artık ekmek yiyemez
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
13 Mart 2014 Perşembe

O anne artık ekmek yiyemez

O ANNE artık ekmek yiyemez,
Boğazından geçmez.
Çünkü bilir ki, o ekmektir BERKİN' inini ondan koparıp çalan AN.
Ekmeğe bakamaz,
Çünkü her baktığı AN' da bir kez daha... bir kez daha yüreğine bıçak saplanacak,
etinden eti kopacak.
Nefes almak istemez,
Çünkü aldığı her nefeste BERKİN' inine can veremeyeceğini düşünecek
Uyanmak istemeyecek,
Çünkü BERKİN' ininin hayali ile yaşayacak…
 
Yaklaşık elli yıldır arkadaşım, ilkokuldan sevgili sınıf arkadaşım Tijen BERKİN’in facebook satırlarında gördüğüm, kendisinin soyadıyla adaş BERKİN’imize yazdığı bu şiir beni çok etkiledi. Tijen kardeşime böyle güzel bir şiir yazdığı ve bizlerle paylaştığı için teşekkür ederken ben de sizlerle paylaşmak istedim bu duyarlı şiiri... Bırakın “O ANNE” yi, ben bile ekmek yiyemez oldum… tüm duyarlı toplum ekmek yiyemez oldu… Günlerdir, gecelerdir sel olduk, aktık… Gözyaşlarımızla, yorgun bedenlerimizle, biber gazıyla dolmuş ciğerlerimizle… Berkin’imize aktık, ama neye yarar, o artık yok ki…
Annelik… Dünyanın en kutsal varoluş hali… En mutlu varoluş hali… Benzeri bir duygu yok… Dokuz ay karnında taşımak, kanından, canından var etmek, bin bir sancıyla doğurmak, emzirmek… benzeri bir duygu yok… benzeri bir bağ yok… benzeri bir sevgi yok… yemeyip, yedirmek, uyumayıp, uyutmak… annelik demek iğneyle kuyu kazmak demek… Ne kadar doğumda göbek kordonu mekanik olarak kesilse de bir anne ve çocuğun göbek kordonu görünmez bir şekilde hiç kopmaz, hiç kesilmez… o görünmez göbek bağı hep vardır… İşte onun için artık “O ANNE” hiç ekmek yiyemez… 
Nazım Hikmet’in şiiri geliyor aklıma: “Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler”… Dünya ne zaman bu kadar acımasız oldu? Yoksa hep böyle miydi bu dünya? Kardeşlik ne zaman bu kadar yok oldu? Yoksa hiç var olmadı mı? Bunu düşünmek istemiyorum. Çünkü o kadar güzel insanlar tanıyorum ki… o kadar güzel kardeşlerim var ki bu dünyada… böyle bir düşünce onlara haksızlık olur…
O copları sallayanlar da, ciğerlerimizi biber gazıyla dolduranlar da bir annenin evladı, bir kardeş, bazılarının Berkin gibi evladı, evlatları var… Toplum ne zaman bu kadar birbirine düşman oldu? Kim ayrıştırdı bizleri bu kadar? Hayalim o copları sallayanların da, onlara emir verenlerin de yüreklerinin karanlık, gölge taraflarını değil, insanca taraflarını, aydınlık taraflarını hissedebilmeleri, bu yönde hareket edebilmeleri, bu akan kanın, hoyratlığın durması, on dört yaşında çocukların ölmemesi, şeker yiyebilmesi…
Ne zamandır para ve para hırsı insanlığın önüne bu kadar geçti? Bir torba kömürden, trilyonluk ihalelere ruhunu satanlar, sürülme ve işini, makamını kaybetme korkuları ile (yani yine ucu hep para) ruhunu satan hakimler, polisler, savcılar, işadamları, gazeteciler, vb …  hak, hukuk tanımadan, onursuz, gurursuz yaşamak ne zaman benim ülkemin insanını bu kadar teslim aldı? Yorulmuş dimağım, yorgun, kırılmış yüreğim üst üste sıralıyor bu soruları…
Hakkın, hukukun darmadağın olduğu, para, makam ve makamla+para hırsının gözleri döndürdüğü, gencecik, bir kuşu öldürmemiş genç delikanlıların polis kurşunuyla öldüğü, (biber gazı kapsülünü de aynı kefeye koyuyorum) kızların saçlarından sürüklendiği, masum insanların haksızca suçlanarak hakim, savcı karşısına çıktığı, yargılandığı, tutsak (tutuklu demiyorum) yattığı, yaralanan, gözünü kaybeden, coplanan çocuklarımızla agresyonun pik yaptığı ülkeme ağlıyorum günlerdir… Yalnız başıma ağlamıyorum, binlerce, yüz binlerce güzel yürekli insanla birlikte ağlıyorum…  
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz