MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Olan biteni anlamak mümkün, kabullenmek zor
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Nisan 2017 Perşembe

Olan biteni anlamak mümkün, kabullenmek zor

Bütün iktidar elindeyken daha çok iktidar, daha çok yetki isteyen islamcı muktedirlerin bu ısrarı ne anlama geliyor? 
Hükümet olmak, devleti yönetmek ve Cumhurbaşkanlığı makamı da yetmiyorsa, daha fazlası neden yetecek? Daha neler isteyecekler? İnsan sormaktan kendini alamıyor.

Çok uluslu, çok dilli, çok dinli bir yapı olarak Osmanlı İmparatorluğu’ndan salt Müslüman Türk İmparatorluğu algısı yaratmaya çalışan zihniyet, ne yapamaya çalışıyor olabilir? 
Yerli ve milli mülahazalardan zuhur eden Türk usulü başkanlık sistemi, “Yeni Osmanlı”  işi midir?
200 yıldır vesayete karşı verilen mücadelenin tam olarak toplumsal karşılığı ve siyasal ifadesinin ne olduğunu açıklasalar da öğrensek! Tarihi bu kadar keyfi okumak da artık ayıp oluyor.

Millet tarafından kurulacağı öne sürülen yeni devlet, hangi milletin devleti olacak? Toplumsal mutabakatın içinde olmayan toplumun diğer yarısı ne olacak?
Yönetim sisteminde öngörülen değişimi, rejim değişikliğinin izleyeceğine dair net bir algı var. Toplumsal mutabakatın sağlanmadığı koşullarda, kelle hesabına dayalı değişimden medet ummak!

Irak ve Suriye ile ilişkiler son derece kötü yönetilirken ve bu kadar çok hata yapılırken, ortada dolaşan başarı ve kahramanlık hikâyeleri ile daha ne kadar avunacağız? Türkiye’nin belirleyici rolünün son derece sınırlı kaldığını biliyoruz. Zekâmızla neden dalga geçiyorlar?

Bölgesinde yalnızlaşan Türkiye, Batı ile de köprüleri atıyor veya atıyor gibi yapıyor. Ankara’nın izlediği siyasetin ülkeyi nereye götürdüğü tam bir muamma... 
Türkiye yüzünü tamamen Doğu’ya mı dönüyor? Türkiye kendi içine mi kapanıyor? Yoksa bütün bu olan biten bir referandum taktiğinden mi ibaret? Gidişat insanı tedirgin ediyor.
 
Türkiye’nin 490 ton olan altın rezervinin 450 tonu İngiliz Merkez Bankası’nda emanette. Ülkenin serveti, başka bir devlete neden rehin bırakıldı.
Ha keza Türkiye’nin 2002 yılı itibarıyla ödenebilir düzeyde (brüt 130 milyar Dolar) olan dış borcu, 2017 yılı itibarıyla, 450 milyar Doları ve aynı zamanda ödenebilirlik düzeyini aşmış bulunuyor. 
Dahası, Varlık Fonu, Türkiye’nin kalan son varlıklarını da satmak veya borç yönetmek için başvurulan bir yol mudur? Bu ahvalde, rehin verilen 450 ton altın rezervinin geri dönme ihtimali nedir? İnsan bu tablo karşısında korku ve endişeye kapılıyor.

Yol ve köprü yaparak kalkınmak, yüzyıl kadar geriden gelmek anlamına gelmiyor muydu? Ekonominin lokomotifi elan inşaat sektörü ise; bunun Dünya sisteminde karşılığı, azgelişmişlik olmuyor muydu?
Lojistik deyince nedense akıllarına gele gele bölünmüş yol geldi… Kim kimi aldatıyor belli değil.

Ve hal böyle iken, o kadar geliştik ve ilerledik ki Batı âlemi bizden korkar oldu… Hele bir de referandumda yerli ve milli Başkanlık sistemine millet “evet” derse, tutmayın Türkiye’yi… Bunları dinlerken insanın yüzü kızarıyor, ter basıyor.

“Tek adam” tartışması, referandumun tam merkezinde bir yer tutuyor. Bunda bir tuhaflık yok. Tek olmak, muktedirlerin iktidar olmak ve iktidarını sürdürmek için oldum olası benimsedikleri durumdur. Hükmedenin tekliğinin ve ulaşılmazlığının insanlığı büyülediği zaman ve mekânda, iktidar sahibi olmak, tanrısal bir erişilmezlik durumudur. Peygambere mahsus mucize de pekâlâ bu erişilmezliğin ve tekliğin karinesi olabilir; bir muktedire çok görmemek lazım…
 
Ve bundan sonrası tufandır. Tanrı hepimizin yardımcısı olsun!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz