Cumhuriyetimizin kurucusu, ülkemizin kurtarıcısı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüze yönelik küfür, hakaret ve iftiralar toplumun önemli bir kesiminde ve tabi ki benim de ruh dünyamda derin bir infiale yol açtı. Meselenin tarihsel, ideolojik ya da dini boyutu falan yok.
Doğrudan insan olup olmamakla ilgili…
Kendilerini ‘derin tarihçi zanneden’ bir grup müptezel ile kendisini hoca diye takdim eden ağız ishali olmuş bir müfterinin hatırladığımda tüylerimi diken diken eden sözleri, hiç kuşkum yok ki Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine yönelik sistematik bir saldırının son halkasıdır.
Ne ilktir ne de son olacaktır…
Ve bu kesinlikle bir zihniyet meselesidir.
Kesinlikle itibar, haysiyet cellatlığıdır.
Tarihsel kişiliklerini bir yana bırakalım.
Ölmüş iki insana iftira atabilme, namuslu bir kadın için ‘genelevde çalışırdı’ diyebilme cür’eti, cesareti söz konusudur. Sorgulanması gereken budur. Ve bu cesaretin kaynağıdır.
Ancak ‘Derin’ bir fosseptik çukuru kabul edebileceğim bu zatların kim oldukları, kimlerden beslendikleri, kimleri referans aldıkları bilinmektedir.
Ve tarih onların da hesap verdiklerini umarım bizlere gösterecektir.
Hesap sormazsak, hesap vermezlerse ne mi olur?
Hiçbir şey olmazsak ‘Nankörün önde gideni’ oluruz.
Susarsak, görmezden gelirsek; haine çanak tutan, Atasına ve emanetlerine sahip çıkmaktan aciz, kirli iftiraların bir parçasına dönüşürüz.
O nedenle ulumuzun kurtuluş savaşına kelle koltukta komuta eden, dağılmış, parçalanmış adeta lime lime edilmiş bir imparatorluktan geri kalanları tek bir bayrağın altına toplamayı başaran, devrimlerle genç Türkiye’yi modern dünyaya entegre etmeyi bilmiş, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibiyle dünyaya yön vermiş, yol göstermiş gerçek bir dünya liderine sahip çıkmamış, arkamızı dönmüş oluruz.
Dahası askeri ve siyasi deha olarak 2 bin yıllık Türk tarihinde yerini alan Atatürk’ümüzü, bir grup meczuba, müfteriye meze yapmış oluruz.
İşte o zaman bizden ‘cacık’ olmaz.
Neyse ki ne kadar erozyona uğrarsa uğrasın Türk halkı, içinde yaşadığı ülkenin kurucusuna, kurtarıcısına karşı hala üst düzey sahiplenme duygusu besliyor. Parti, pırtı farkı gözetmeksizin…
Bu aşağılık meczupların iğrenç saldırılarının tek bir iyi tarafı olduysa o da Atatürk’ümüze karşı toplumdaki sahiplenme katsayısının net bir şekilde ortaya çıkmış olmasıdır.
AK Partilisinden CHP’lisine kadar herkes Atatürk’e, annesine karşı yürütülen sistematik saldırıya karşı ağız birliği etmişçesine aynı noktada durdular.
Bu tablodan çıkarılacak o kadar sonuç var ki;
Düne kadar Atatürk’ü kanunların koruduğuna inanan, arkasında devletin ve resmi ideolojinin hatta CHP’nin ve CHP’lilerin olduğunu zanneden kimi gafiller Mustafa Kemal’in gerçek ordusunun 72,5 milletten oluşan Türk halkı olduğunu görmüştür umarım.
Ve umarım yedi düvele karşı üst üste birçok savaş kazanan Ulu Önder’imizi kifayetsiz muhalefete karşı üst üste birkaç seçim kazanmış siyasetçilerle mukayese etme dönemi de kapanmıştır.
Ve umarım Gazi Mustafa Kemal’in herkesin ortak değeri olduğu anlaşılmıştır.
Atatürk’ümüze manevi kızı üzerinden iftira atan tarihçi bozuntularıyla annesine çok ağır iftira atan Nurcu hoca bozuntusunun tahammül sınırlarının çok ötesindeki bu saldırısı karşısında pek çok tepkiyi memnuniyetle karşıladım.
İlk günlerde devletin zirvesinin bu husustaki sessizliğine içerlesem de Başbakan Binali Yıldırım’ın dünkü çıkışıyla bir parça rahatladım.
İzmir Milletvekili Başbakan Yıldırım’ın bu konudaki görüşü şöyle; “Atatürk, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetimizin kahramanlar bizim milli değerlerimizdir. Dolayısı ile bunlara yapılacak yakıştırmayı asla kabul etmeyiz. Uygun görmeyiz. Bu ve buna benzer girişimleri şiddetle kınıyorum ve hukuken da yapılması gereken ne varsa bunlar da yapılacaktır. Biz kahramanlarımızın kurduğu binlerce şehidimizin bize emanet ettiği yurdumuzu daha ileri götürecek ne tedbir varsa bunları yapacağız. Tarihimiz bizi utandıracak hiçbir şeye sahip değildir. Bu tartışmaların yapay anlamsız ve maksatlı olduğunu düşünüyoruz. Bizim bu konuda kafamız çok nettir."
Geç de olsa yaptığı bu açıklama için Başbakan Yıldırım’ı canı yürekten kutluyorum.
Sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’da…
Atatürk’ün kurduğu devlette ve ilk olarak onun oturduğu koltukta oturan Erdoğan’da…
Şöyle “Eyy diye” kükremenin tam sırası.
En azından “Evet oyu verenleri denize dökeriz” deme gafletinde bulunan CHP Konya Milletvekili’ne verdiği cevabın üzerinde bir konuşma da ondan bekliyoruz.
Gazi Mustafa Kemal’in ötesine geçen içinde Atatürk ibaresinin altı çizilen bir konuşma…
Ancak o zaman bu müptezel müfterilerin güvendiği dağlara kar yağar çünkü.
Bir Osmanlı Subayı olarak Çanakkale’de, Trablus’ta, Süveyş’te ortaya koyduğu kahramanlıkların ötesinde Samsun’dan yola çıkıp İzmir’de noktaladığı kurtuluş ve kuruluş süreci ile bu kadarını hak ediyordur herhalde.
Ben fazlasıyla ettiğinden eminim…
Sayfa başına git