MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Vasatlar cenneti İzmir
Tayfun MARO
YAZARLAR
7 Kasım 2018 Çarşamba

Vasatlar cenneti İzmir

İzmir, “sen, ben, bizim oğlan”dan ibaret sığ bir anlayışın bütün köşeleri tuttuğu kent olarak vasatlıktan çok çekti ve çekmeye devam ediyor.

Metropol kültüründen uzak “taşra kenti vasatında” işlerin yürüdüğü İzmir’de, Eşrafın oluşturduğu ayrıcalıklı dolaşımda, her kademede yöneticisi, siyasetçisi, basını, medyası, iş dünyası, oda yönetimleri, kanaat önderleriyle vasatı aşamıyor.

İstanbul’da, Ankara’da tutunamayan veya tutunma ihtimali olmayan zevatın makbule geçtiği, yetersizliğin ve vasatlığın prim yaptığı şehir, İzmir…

Pek bir şey yapmadan çok şey yapıyormuş gibi görünmenin mümkün olduğu belki de biricik metropol görünümlü taşra şehri…

Ve bu yavan gösteri, balık, rakı, çiğdem, gevrek derken nihayet sonuna gelmiş bulunuyor.

İzmir nitelikli göç almaya başladı. Para ve bilgi sahibi insanlar yaşamak için İzmir’i seçiyor.

Eskiden, eğitimli genç nüfus İzmir’de yaşamıyordu; Şimdi, gerek ekonomik kriz gerek ülkenin içinden geçtiği değişim koşulları nedeniyle İzmir’i tercih ediyor. Bir imkân bulup yurt dışına gidenleri saymazsak...

Kentin nüfus yapısında meydana gelen bu değişim, beklentileri çok yükseltti; Kentin yeni sosyolojisi bu vasatlığı kabullenecek gibi görünmüyor. Sanki bir dip dalgası oluşacak!

Doğaldır, değişen sosyolojiyi ve yeni koşulları umursamayan eski yapı direniyor; siyasetçisi, yerel yönetimi, medyası ve yandaş şirketleriyle… Nafile bir işgüzarlık…

Mesela, halkın oylarıyla gelip oturduğu koltuktan aldığı güçle muktedir olan bir Başkan, bu gücü, siyaseti dizayn etmek için kullanabiliyor. Dört dörtlük şark kafası…

Öte yanda, şehir eşrafının çıkar dolaşımında yer tutmak için gazetecilik yapanlar, meslek etiğini hiçe sayabiliyor. Omurgasız ve faydacı tutumlar insanın midesini kaldırıyor.

Birbirini ağırlayan kifayetsizler meselesidir bu. Bilgi ve liyakat önemli değildir; önünde düğmelerini iliklediği efendilerin işaret ettiği hizada durabilmektir, önemli olan.

Ama sosyal demokrat ama muhafazakâr, hepsi aynı…

Şurası muhakkak ki, karşılıklı çıkar ilişkilerinin hariminde oluşan o meşum dolaşımın ayrıcalıklı zümresi, topluma ve insanın değerine karşı suç işliyor.

Nihayetinde, kazanan haklıdır, deyip geçiyorlar. Ne bu şehrin insanlarına ne kendilerine saygıları var.

Efendilerin önünde eğilmekten iki büklüm olmuş küçük efendiler…

Bununla birlikte, siyasetten geçinenlerin, vasat altı yöneticilerin, nabza göre şerbet veren kiralık kalemlerin ve kendini önemli sayan bilumum değersizlerin tasallutundan İzmir’in mutlaka kurtulacağına inanıyorum. O gün çok uzakta değil. Şehir kabuğunu kırıyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sarı Çizmeli Memed'A
 10 Kasım 2018 Cumartesi 10:58
"De" Sn.Atilla, "de"...
 Lombak
 10 Kasım 2018 Cumartesi 02:36
Duşakabinoğulları selamlarını iletmemi söyledi. Yengeç dönencesinde görüşmek üzere?!
 
 10 Kasım 2018 Cumartesi 02:18
Arkadaş adama alkolük demeye getirdin, hakareti mi kalmış
 Nedim Atilla
 9 Kasım 2018 Cuma 23:44
Sayın Sarı Çizmeli... Herkes kendi adıyla yazsa çok iyi olacak. Lombak Bey'in ya da Lombak Hanım'ın, ya da Lombak LGBT'nin (Bilemiyorum cinsiyetini) ilk saldırısı olmadığından kendisine bitkisel seslendim. Duayenlik falan hoş da bizim de sinir sistemimiz var de mi...
 Lombak
 9 Kasım 2018 Cuma 23:13
Ne diyiim Atilla? Benden eleştiri çıkar, hakaret çıkmaz.
 hasan hüseyin
 9 Kasım 2018 Cuma 09:30
Tayfun beyin yazıları kadar bu ilginç yorumları da okumak ta çok keyifli oluyor.
 Sarı Çizmeli Memed'A
 9 Kasım 2018 Cuma 08:04
Kendinize gelin Sn.Nedim Atilla, sizin gibi bir duayene hiç ama hiç yakışmadı... Karşıt düşüncelere sahip bir çok kişi yorum yapıyor/uz burada veya başka köşelerde; üstelik aramızdaki düşünce farkılıkları nedeniyle tartışmalar da yaşıyoruz ama hiçbirimiz karşı tarafı "salatalık" ve benzeri sözcüklerle aşağılamıyoruz... Çünkü insan böyle kazanılmaz.
 gürkan
 9 Kasım 2018 Cuma 01:25
İyi de "vasatlık" bir Türkiye bir gerçeğidir; İzmir'e özel değildir. İzmir de Türkiye'nin bir şehri olduğuna göre bu vasatlıktan etkilenmemesi mümkün mü? İzmir özelinde konuşacak olursak da şehrin kabuğunu falan kırdığı yok. Daha da kötü olacak. Şu an görünen şehrin ufak bir İstanbul olma yolunda emin adımlarla gittiğidir. Vasatlık deyince birileri olayı gecekonduya, şehirleşmeye indirgemiş ancak bahsedilen tam olarak bu değil. Şehirleşme konuşacaksak Türkiye'de şehirleşmesi doğru olan bir tane düzgün şehir yoktur. Çarpık yapılaşma sorunu 100 yıl geçse de hiçbir şehirde, özellikle büyükşehirlerde düzelmesi mümkün değil. Gecekonduları yıkmak kolay. Ankara'da çok sayıda gecekondu yıkıldı. Çarpık yapılaşma daha da kötü bir hal aldı. İstanbul'u söylemiyorum bile. Her anlamda şehir daha da kötüye gitti, gitmeye de devam ediyor.
 Nedim Atilla
 8 Kasım 2018 Perşembe 21:09
Lombak denen salatalık benim yazıyı hatırlamış. O ve onun gibiler için vasati 40 çöp demiştim. Unutmamış kerata
 nedim atilla
 8 Kasım 2018 Perşembe 21:07
Kutluyorum. Fi tarihinde ben de vasatlık üzerine yazmıştım. Katılıyorum...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz