İtirazlar, yeniden/yetmedi bir daha/bir daha sayımlar yüzünden neredeyse ‘40 gün 40 gece düğün dernek’ misaline dönüşmüş bir seçimin ardından, konuşulacak/yazılacak mevzular da o kadar sürer demeyeceğim. Zira ‘sıradaki gelsin’ deyip cumhurbaşkanlığı seçimlerine geçildi bile. Hatta hızını alamayıp 3-5 gün önce bir gazeteci ekranlarda Adil Gür’e ‘sizce sonuç ne olur, bu konuda da bir araştırmanız var mı’ sorusuna yöneltti ki Gür’ün ‘daha ortada adaylar bile yok, neyin araştırmasını yapacağız’ cevabından ziyade gülümsemesi bile yeterli bir yanıttı…
Birkaç kelamım var; onu da henüz yeni açılan bu kulvarda top sektirmeye hazır hissetmediğim için, daha resmi sonuçlarını tam listesiyle önümüze gelmemesine rağmen ‘eskiyen’ seçim için kullanacağım.
*
2013’ün son aylarında Söz Meclisten İçeri ekibi olarak Ege TV adına Ankara’ya gitmiş, CHP Genel Merkezi’nde Kemal Kılıçdaroğlu ile 1.5 saatlik bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Ege Tv’de ve Egedesonsöz’de (26.9.2013) yayımlanan o uzun röportajda beni en çok şaşırtan, daha doğrusu hayal karıklığı yaratan bölümlerinden biri ‘kamuoyu araştırmaları’na Sayın Kılıçdaroğlu’nun bakışı olmuştu.
O bölümü kısaca hatırlatayım.
NEDİM ATİLLA: Fakat yapılan anketlerde yine Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüzde 50’nin üzerine çıktığı söyleniyor.
KILIÇDAROĞLU: Söylenebilir fakat ben o anketlere inanmıyorum.
GÖNÜL SOYOĞUL: Sizin yaptırdığınız, paylaşmadığınız anketlerde neler var? Gerçek anket paylaşılmaz zaten ama…
KILIÇDAROĞLU: Biz Türkiye genelinde AKP’nin yaptırdığı gibi anket yaptırmıyoruz. Anket pahalı bir şeydir. Ucuz bir şey değil. Bizim bütçemiz belli. Biz siyasal partiler içinde kendi hesaplarını yeminli mali müşavire denetletip kendi internet sitesinde yayınlayan tek siyasal partiyiz. Biz temiz bir partiyiz. Anket gazetelerde yazıyor, biz de bakıyoruz.
ÜMİT YALDIZ: Yönlendirme amaçlı mı diyorsunuz?
KILIÇDAROĞLU: Kesinlikle öyle. Bütün bu tabloya rağmen yüzde 50 çıkıyorsa oturup düşünmemiz lazım tabii. ‘Ülkede bir şey var’ dememiz lazım. Ya herkesin hayatı çok iyi, çok mutlu; biz yanlış okuyoruz anlamına gelir.
Uğradığım hayal kırıklığını, röportaj yayınlandıktan sonra yazımda da vurgulayıp
“Kemal Kılıçdaroğlu hakkındaki ‘iyi bir insan, demokrat bir ruh taşıyor’ izlenimlerimiz, (arkadaşlarım adına konuşmak istemem) ne yazık ki ‘tartışmasız çok iyi bir lider’ dedirtmiyor bana. Yırtıcı görünmemesini, biraz Erdal İnönü’yü, biraz Bülent Ecevit’i çağrıştırmasını, o içten/yalın görüntüsünü sevdim ama İzmir’le ilgili ‘hazırlıksız görüntüsü’ne ne yalan söyleyeyim, bozuldum. ‘Biz anket yaptırmıyoruz, çünkü pahalı’ sözlerine çok kızdım, çok acemice buldum. Ülkeyi yönetmeye talip bir partinin, bilimsel bir bakıştan yoksunluğunu, üstelik bunu ‘para’ gerekçesiyle dillendirmesi bana göre röportajın en çarpıcı gafıydı. İçimden ‘İnşallah bu gaf, sadece lafta, belki de bizi geçiştirmek için kullanılmıştır’ diye geçirdim” satırlarını yazmış biri olarak anlaşılan o ki…
O gaf, sadece lafta kalmayan bir gerçekmiş.
Hürriyet’te dün ‘Ak Parti nasıl başarılı oldu’ başlıklı yazısında sıraladığı 17 maddeden biri ‘ARAŞTIRMA’ olan Ahmet Hakan’ın, “Erdoğan’ın kamuoyu araştırmalarına verdiği büyük öneme” değinerek…
“Erdoğan’ın danışmalarından en az dördünün araştırma şirketi yöneticisi olması... Buna mukabil CHP ile MHP’nin kamuoyu araştırmalarına burun kıvırmaları… Bilimsel olarak seçmenin nabzını tutmaktan kaçınmaları… Dolayısıyla seçmenin talepleri doğrultusunda politikalar üretememeleri”nin, seçim sonucunu hazırlayan etmenlerden biri olduğu hatırlatması da bu yöndeydi.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun (ve de ekibinin) Gülen Cemaati ile ilgili flu bakışını ve hiç güven vermeyen konuşmalarını da hesaba katınca; CHP Genel Başkanı’nın…
Bu yöndeki onlarca araştırmanın yanı sıra Türkiye’nin nasıl muhafazakarlaştığını ve cemaat kadrolarının Anadolu’nun her kentinde, ilçesinde ‘AKP’ye oy deposu altlıklar’ hazırladığını “TÜRKİYE'DE FARKLI OLMAK, Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı, Binnaz Toprak sorumluluğundaki (Boğaziçi Üniversitesi Projesi) araştırmayı dahi okumadığını düşündürtüyor.
Ya da inceledikleri, okudukları araştırmalara uygun politikalar üretemediklerini…
“Ama oy arttırdık… Ama buradan bakınca başarılı… Ama buradan bakınca iyiye gidiş var” laflarını kenara koyalım.
Adı yerel/genel, her neyse olan bu seçimin sonuçlarının CHP’ye oy verenleri mutlu etmediği gibi, umutlandırmadığı da ortada…
O röportajda “Bütün bu tabloya rağmen yüzde 50 çıkıyorsa oturup düşünmemiz lazım tabii. ‘Ülkede bir şey var’ dememiz lazım. Ya herkesin hayatı çok iyi, çok mutlu; biz yanlış okuyoruz anlamına gelir” diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 17 Aralık ve onu takip eden sürece rağmen… AKP’nin yüzde 50 almasa bile yüzde 45’lere yaklaşmasını samimi, sahici, o hep dillendirdikleri ‘Gezi ruhuna’ yakışan bir araştırma ve açıklıkla dillendirmesini beklemek; sanırım CHP’ye oy vermiş mutsuz ve endişeli seçmene karşı ödenmesi gereken bir borçtur diye düşünüyorum…
Seçimin tüm sorumluluğu CHP adına Kemal Kılıçdaroğlu’nda olsa da…
İçten içe kurultay sayıklamalarını başlatan, Kedi Şero’yu bile dillendiren tüm CHP’lilerin, liderlerine sordukları tüm soruları, kendilerine de sorması, ‘vurun abalı’ya formatı atarken, şapkalarını önlerine alıp, kendilerine de dikkatli bakmaları gerekiyor.
‘Kendisini başarılı çıkartacak’ anket siparişi verip sonra bu sahte sonuca kendisini de inandıran bir kesim ve aklını Baykal’la bozmuş bazı ‘umutsuz vakalar’ olsa da… Bu yüzleşmeyi sağlıklı biçimde yapabilecek donanımda partililer de var CHP’de.
Lakin… Ardı ardına iki seçim daha yaşayacak bu topraklarda bunu yapabilenler; ‘adam sende, ben kendi koltuğuma bakarım’cı çoğunluğa galebe gelir mi?
İşte orası kocaman bir soru işareti… Flu ve şüpheli…
Sayfa başına git