MENÜ
İzmir 16°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Zirvedeki tepişme…
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
29 Aralık 2014 Pazartesi

Zirvedeki tepişme…

Siyasetin gündeminde 5 Ocak krizi var. Davutoğlu, Arınç ve Yıldırım gibi ‘ağır topların’ sahne aldığı krizi iktidarın diğer unsurları kadar muhalefet de yakından izliyor.
Devletin zirvesinde esen sert rüzgârların bir kasırgaya dönüşme ihtimali, siyaset yapan ve de siyasetle ilgilenen herkes için ilgi çekici... 
13 yıllık iktidarında pek çok krizi başarıyla yöneten ve yine pek çok ‘çatlak senaryosunu’ boşa çıkaran AK Parti’de son dönem ‘ağır abilerin sertleşmesi’ hayra alamet görünmüyor.
Çünkü söz konusu ‘ağır abiler’ seslerini koro halinde yükseltmeye başladı. 
Parti ve siyaset kamuoyu arada bir TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in sert frenleriyle irkilen, Bülent Arınç’ın farklı konulardaki ‘giderleriyle’ çalkalanıyor. Çoğunluğun peşinen ‘Akbulut rolü biçtiği’ Davutoğlu’nun ‘kabına sığmayan ve bağımsızlık kokan’ hareketleriyle sarsılan parti bir yandan da 4 bakanlı yolsuzluk soruşturmasında rota belirlemeye çalışıyor.
Tabi ki tüm bu olup biteni belirli bir mesafeden izleyenler de var.
Nadiren de olsa manidar çıkışlarıyla ‘varlığını hatırlatan’, aportta ve de hazır bekleyen Abdullah Gül’ü de bir kenara kaydetmek lazım…
Çünkü seslerin bu denli yükseldiği süreçlerin önemli kartlarından biri de kuşkusuz Abdullah Gül…
Zirvenin hemen bir tık altında yaşanan bu tepişmenin perde arkasına baktığımızda, meselenin bir ucunun taa İzmir’e kadar uzandığını görüyoruz.
Ama İzmir boyutu krizin sadece küçük bir ayağı…
‘Davutoğlu-Arınç-Yıldırım’ arasındaki gerginliği çok boyutlu olarak masaya yatırmak için meseleye önce kronolojik açıdan bakmak gerekiyor. Tarihlere dikkat lütfen…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Kasım’da bir yurt dışı seyahatinden dönerken, “Bakanlar kurulu yetkisini kullanacağız. İnşallah 2015’e de öyle gireriz”
dedi.
Sonrasında Cumhurbaşkanlığı’nın yapısını değiştiren genelge geldi. Ve de ‘gölge kabine’ haberleri yer aldı medyada. Gölge kabinenin ‘gölge başbakanı’ olarak da Erdoğan’ın Eylül’den bu yana yanından ayırmadığı, Saray’daki Bin 150 küsur odadan biri ‘şimdiden’ tahsis edilen İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın adı öne çıkıyordu.Yatırımları İzleme Dairesi vs…
Sonra 16 Aralık’ta Yıldırım’ın o açıklaması geldi.
TBMM’de gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını, ‘Erdoğan’ın özel danışmanı’ sıfatıyla yanıtlarken, ‘gölge kabine iddialarının’ ne anlama geldiğini anlatan Yıldırım, Türkiye’nin fiilen yarı başkanlık sistemine geçtiğini vurguluyordu.
Ve bu vurgusunu güçlendirmek için de Erdoğan’ın, ‘Bakanlar kurulu yetkisini kullanacağız. İnşallah 2015’e de öyle gireriz’ sözlerinden güç alıyordu.
Hatta, 5 Ocak tarihi ilk olarak sohbete katılan bir gazetecinin ağzından çıkmıştı. Yani yeni yılın ilk kabinesinin 5 Ocak’ta toplandığı hatırlatılınca Yıldırım, Erdoğan’ın ‘yeni yıla a öyle gireriz inşallah’ sözünün bu gün için geçerli olabileceğini düşündü.
Başbakan Davutoğlu, Yıldırım’ın 16 Aralık’taki bu çıkışına 26 Aralık’ta, tam 10 gün sonra yanıt verdi.
“Böyle bir toplantı ya benim tarafımdan ya da Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanır” diyerek Yıldırım’ı ‘haddi ve yetkisi dışına çıkmakla’ suçladı. 
Ve bu tarihten 2 gün sonra da ‘ağır abilerden’ Bülent Arınç topa girdi.
Yıldırım’a 12 gün sonra Başbakan’dan daha net ve ağır bir dille yüklendi.
Konuşmasında ‘İzmir milletvekilliği dışında sıfat taşımayan biri…’ diye ‘ağır bir ifade’ kullanan Arınç, aylardır Erdoğan’ın yanından ayırmadığı, kamuoyuna ‘özel danışman’ olarak takdim edilen birine karşı bu cümleleri nasıl kurabildi?
Ve de Arınç gibi son derece keskin çıkışları olan bir siyaset adamı böyle bir açıklama için tam 12 gün nasıl sabretti?
Ve Yıldırım’ın halefi Lütfi Elvan’ın bakanlık kadrolarındaki kıyımını da eklediğinizde ister istemez bazı soru işaretleri oluşuyor.
Moda tabirle söylüyorum. Yoksa bir yerlerden düğmeye mi basılmıştı?
Aslına bakarsanız bir anda ‘hukukçu’ kimliğine dönerek, fiili duruma itirazını yüksek sesle dile getiren Arınç, itirazla karışık isyan da ediyordu. Belki de tek itirazı ‘Yıldırım’ın danışman’ kimliğine değil, ‘fiilen geçtiğimiz açıklanan ‘yarı başkanlık’ sistemineydi. Kim bilir?
Çünkü mevcut sistem ve yasalarla Yıldırım’ın milletvekili olduğu sürece ‘Cumhurbaşkanı Danışmanı’ sıfatını birlikte taşıyamayacağını bilen tek siyasetçi/hukukçu Arınç da değildi.
Meselenin bir boyutu bu…
Bir diğer boyutu ise; Erdoğan’ın giderek güçlendiği ve de zirvede yalnızlaştığı süreçte Yıldırım’ın bulunduğu makamın kıskanılması…
Ünlü ‘üçüncü dönem kuralı’ nedeniyle Cemil Çiçek, Bülent Arınç gibi ‘ağır abiler’ evlerine dönecek. Dahası ‘vekil adayı’ olamayacaklar. Ve de şu anda ne yapacakları da belli değil.
Hatta Davutoğlu’nun bile durumu orta vadede net değil…
Oysaki Binali Yıldırım’ın durumu öyle mi? Ülkenin en güçlü adamının sağ kolu pozisyonunda. Gazetelerde Yıldırım’ın onayını almayan hiçbir projenin hayata geçmediği yazıyor. Sırf bu haberler ve yorumlar bile Davutoğlu ve avenesinin sinirlerini zıplatmaya yetiyordur. Ve eşyanın tabiatı gereği Saray ile kabine arasındaki görüş ayrılıkları derinleşiyor. Erdoğan’ın kontrolcü yapısı, bırakın başbakanı, bakanları ilçe kongrelerine kadar adeta ‘kuş uçurtmaması’ karşısındaki yapıya bir güvensizlik olarak kayıtlara geçiyor bir yerde de.
İçeride müthiş bir enerji birikimi var şu anda. Herkes karnından konuşuyor.
Saray’a gitmeden önce 40 il başkanını değiştiren Erdoğan, ‘bölünme paranoyasıyla’ partisine tek aday dayatması yapıyor. İkinci adayın kaçınılmaz olduğu ilçelerin kongreleri iptal ediliyor.
Paralel operasyonların giderek tatminden uzak bir hal alması, üçüncü dönem kuralı nedeniyle oyun dışı kalan aktörlerin kişisel sancıları, ‘beraber yürüdük biz bu yollarda’ şarkısıyla gelinen noktada birçok emektarın hak edilen noktada olmadıklarına inanmaları gibi nedenler Erdoğan’a olan kızgınlığı da arttırıyor. Ve Yıldırım’ın bu denli hedef alınmasının altında biraz da bunları aramak lazım… Eleştiri oklarını doğrudan Saray’a yöneltemeyenler en yakınından vurarak Erdoğan’a mesaj vermek istiyorlar bence.
Hatta Erdoğan sonrası ‘bir süreliğine de olsa’ başbakanlık koltuğuna oturmak isteyen, bunu da o süreçte yaptığı açıklamaların satır aralarında açık eden Arınç çok iyi biliyor ki, Erdoğan’ın asıl başbakan adayı Binali Yıldırım’dı. Ve de Yıldırım, oyunda kenara alınma vakti gelen Arınç yüzünden 3.dönem kuralına takılarak, Davutoğlu ile girdiği yarışı kaybetti. 
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekirse;
Dışişleri bakanı olarak Davutoğlu’nun karnesi de ortada…
Ulaştırma, Denizcilik, Haberleşme Bakanı olarak Binali Yıldırım’ın karnesi de…
Daha da önemlisi Erdoğan gibi siyasi açıdan iddialı bir lider, ‘başkanlık sistemi’ hayali kurduğu, tek adamlığa doğru yürüdüğü süreçte, yerine siyaset değil iş yapma kabiliyeti olan birini getirirdi.
Ve de Yıldırım’ın Davutoğlu’na göre tek zayıf yanı bilinen manada siyaset eksiğiydi. Siyasi açıdan manevra kabiliyeti Davutoğlu’na göre daha zayıf olan Yıldırım, bu eksiğini 11 yıllık dönemindeki icraatıyla ortaya koyuyordu.
Bakanlığı süresince daha çok duble yollar, köprüler, havalimanlarıyla anılan, kendisini ideolojik tartışmaların ve de günübirlik krizlerin dışında tutan Yıldırım’ın siyasi açıdan ‘maç eksiği olmasaydı’, gazetecilere o meşhur 5 Ocak açıklamasını da yapmazdı.
Velhasıl, ‘ustasını dövemeyen çırağına vururmuş’ misali birileri Erdoğan’a olan kızgınlıklarını Yıldırım’a yansıtmış olabilir. Görünen o ki Erdoğan da manzaranın farkında… 5 Ocak’ı 19 Ocak’a tehir ederken kurduğu cümleler tartışmaya şimdilik nokta koyacak türden.
Lakin yine de AK Parti hızlı ve sancılı bir dönüşüm süreci yaşıyor. Kimilerinin üçüncü dönem sancısı, kimilerinin başkanlık sistemi itirazı, kimilerinin koltuk/ikbal beklentisiyle yaşadığı hayal kırıklığı süreç içinde yeni krizleri su yüzüne çıkarabilir. Ama bu krizlerin hiçbiri siyasi ve toplumsal muhalefetin beklediği ‘büyük ayrılığa’ kadar varmaz. Ama o yoldaki ciddi kırılmalardır. Büyük depremden önce oluşan yüzler hatta binlerce küçük deprem gibi ince ince kırılmalar, bir gün kaçınılmaz olan derin çatlağı tetikleyecektir.
Gelelim o krizin İzmir ayağına…
Sanıyorum Arınç, ‘dava arkadaşı’ Ömer Cihat Akay’ın görevden alınmasının faturasını İzmir’in siyasi ağabeyi Yıldırım’a haricen kesmiş durumda...
Akay’ın arkasında kapı gibi duran Arınç, aldığım bilgilere göre Bülent Delican’ın atanma sürecinde Yıldırım’ın dahli olduğuna inanıyor. Dahası Arınç, referans bölümünde adı yazan Akay’ın görevden alınmasında Yıldırım’ın katkısı olduğunu düşünüyor.
Ve fırsatı gelmişken, Yıldırım’a daha sert dalmasının altında da sanıyorum İzmir üzerinden yaşadığı siyasi kırgınlığın/kızgınlığın da etkisi var.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 
 30 Aralık 2014 Salı 08:43
B. Arınç' ın son sert çıkışları. 3. dönem ile diskalifiye olacağını bildiği için bir taraftan ben bu kuralı destekliyorum diyor diğer taraftan başbakanlık kendisine verilmedi diye sinirleniyor. Aslında Davutoğlu kabinesi açıklandığında kabine dışı kalması bekleniyordu ama Erdoğan sonrası çatlak seslerin hemen yükselmesini engellemek için B. Arınç, F. Çelik gibi isimler için bir süre daha(3. dönemleri bitene kadar) sabredilmesine karar verildi.
 GÜRKAN GENÇ
 29 Aralık 2014 Pazartesi 20:39
kardeşimin bu yorumları fevkalade kalemine sağlık.
 TÜRKİYENİN GUNİESCİSİ
 29 Aralık 2014 Pazartesi 20:23
TÜRKİYEDE **MAZBATASI OLMAYAN**TEK İL BAŞKANI SN..AKAY'DI,,SEÇİMDE PARTİ TÜZÜĞÜNE GÖRE,SEÇİLME ŞARTLARINI TAŞIMADIĞI İÇİN İL SEÇİM KURULU DÜŞÜRMÜŞTÜ,BUNA RAĞMEN SN..ARINÇ,,FEDAKARLIĞI İLE İL BAŞKANLIĞI DEVAM ETTİ,RİVAYET OLUNUR Kİ...YILDIRIMIN **SİNYAL KESEN BACANAĞI**İZMİRDE EL CIMIRI İLE PARKDA SEYAHATE GİDERKEN BAVULLA YAKALANMASINDA AKTİF OLAMAMIŞ,,BUDA SN..YILDIRIMIN BAŞBAKAN OLMASINA TAKOZ OLMUŞ,ŞİMDİ İSE,SARAYA BAĞLILIK İZMİR GÖZÜMÜN ÖNÜNDE OLSUN DİYE **KARADENİZ KÖKENLİ OLANLAR İZMİRDE ETKİN OLSUN**DİYE ŞU ANA KADAR İL BAŞKANI VE BORNOVA KONAK BAŞKANLARI KARADENİZLİ,İL DELEGE LİSTELERİNE BAKINCA**İSLAMİ OLİGARŞI**OLUŞMUŞTUR.BU PARTİYİ,,ETİKET İÇİN GELENLER,,MENFEAT İÇİN GELENLER,,GİZLİ EŞDOST HEMŞERİCİL VE ESKİ SİYASET HAYMATLOSLARI YIKACAKTIR...SEVGİLER..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz