MENÜ
İzmir 17°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Efsaneydi...
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
19 Ekim 2022 Çarşamba

Efsaneydi...

Gördüğünü anlatan…

Anlattıklarıyla…

İnanılmaz inandırıcı ses tonuna katık ettiği dil becerisiyle…

Milyonların hayal dünyasını renklendiren…

Gelmiş, geçmiş…

En büyük mikrofon ustalarından biriydi…

***

Daha özel anlatmak gerekirse…

Yıllar öncesinden bir futbol maçını radyodan naklen dinliyorsunuz(!)

Spiker öyle başarılı ki…

Ayrıntıların hiçbirini kaçırmıyor…

Görüntüye gerek…

Spikerin anlatımıyla zaten tribünde gibisiniz…

Aradan yıllar geçti…

TV siyah-beyaz da olsa hayatımıza girdi…

Görüntü karşınızda…

Spikerin sesi kulağınızda…

Ve siz en sevdiğiniz koltuktasınız…

O anlatımın keyfi daha farklı…

Hem izliyorsunuz hem dinliyorsunuz…

Ya detaylar?

İşte o detaylar iki konuşma sihirbazının dilinde devleşiyordu…

O spikerlerden biri, Halit Kıvanç’tı…

97 yaşında…

Maalesef sağlığı iyi değil…

Ve, diğer mikrofon ustasını dün kaybettik…

Bülend Özveren’di…

Dün kaybettik; 79 yaşındaydı…

***

Bülend Özveren’in sesi…

En az iki nesil büyüttü…

İzmir Radyosu’ndan yayınlanan…

(1965 / 1970 arası)

Pazar sabahlarının vazgeçilmezi…

Türkçe Sözlü Hafif Müzik istek programını unutmak mümkün değil…

Ve daha niceleri…

***

Bülend Özveren’in radyodan yankılanan “efsane sesi” ve…

Yaşıyormuş gibi “anlatım becerisi” olağanüstüydü…

***

Bir İstanbul beyefendisiydi…

Ortaokulu Saint Benoît Fransız Lisesi'nde…

Lise’yi, yatılı Galatasaray’da tamamladı…

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni ise…

Üçüncü sınıftan sonra bıraktı…

Neden?

Çünkü, gözü de gönlü de…

TRT’nin açtığı tarihindeki ilk “prodüktörlük” sınavındaydı…

Takvimler 1964’ü gösterirken…

Sınavı birincilikle kazandı…

Gönül isteyince…

Akan sular duruyor…

Aradan iki yıl geçti…

En sevdiği kent için fırsat yakaladı…

İzmir Radyosu’nu yönetenler…

O’ndaki ışığı yakalamışlardı…

Davet ettiler; bi’dakika bile düşünmedi…

Askerlik dahil…

Yedi yıl İzmir Radyosu’nda görev yaptı…

Bir “ilk” daha…

Bülend Özveren, bilir misiniz ki…

Türkiye’nin, ilk “diplomalı spor spikeri”dir…

Hukuk Fakültesi’ni yarım bırakmıştı…

Ege Üniversitesi’nde İktisat Fakültesi’ni tamamladı…

Aynı yıl (1971)…

Deneme yayınına başlayan TRT İzmir Televizyonu'nda…

İlk canlı TV yayınlarını gerçekleştirdi…

Bu arada…

Türkiye’nin “Eurovision Şarkı Yarışması” sürecini…

Unutamayız…

Çünkü…

O uluslararası dev organizasyon…

Türkiye’ye…

Bülend Özveren’in, adeta adını ezberletti…

37 yıl boyunca…

O dev yarışmayı Bülend Özveren’in anlatımıyla…

Kah heyecanlanarak kah gurur duyarak izledik…

Özveren…

Bu uzun soluklu yarışmayla…

Türkiye’nin adını ezbere bildiği bir TV yıldızı oldu…

***

Söz yayıncılık olunca…

Bülend Özveren’in…

10 parmağında 10 marifet vardı…

Nitekim…

TRT’ye veda ettikten sonra kendini yazılı basında buldu…

Gelişim Yayınları'nda editör olarak çalıştı…

Reklam şirketi kurdu…

Veda etmiş olsa da TRT’den kopamadı…

Dış yapımcı olarak…

Canlı yayınlanan yüzlerce yarışma programı hazırladı ve sundu…

Kendisi gibi usta sunucular yetiştirdi…

Ve…

Gönlünden hiç çıkmayan İzmir’e bir kez daha geldi…

2000’li yılların başında…

Ege TV’de Genel Müdür olarak göreve başladı…

Birlikte üç ay çalıştık…

Kısacık yöneticilik döneminde bıraktığı en güzel miras…

Çok özel meslektaşlarını davet edip…

Tüm spiker ve sunuculara verdiği diksiyon kursuydu…

Nezaket abidesiydi…

İyi giyinirdi…

Bir kamu personeli ciddiyetiyle…

Mesaiye başlama ve bitirme saati hiç sekmedi…

Her gün aynı saatte (bu hiç şaşmazdı…) çayı, kahveyi ve…

Özellikle öğle yemeğini…

Dakikası dakikasına tüketirdi…

Sayesinde, öğle yemeği yemeyen ben, kilo almıştım…

TRT ekranının…

Öylesine özel bir yüzüydü ki…

İzmir’de O’nunla tanışan yaşıtları bile…

“Sizi  çocukluğumdan beri izlerim…” demesi…

Kahkahalara neden olurdu…

Bir gece toplandık “kafa ekip” olarak…

İzmir’in efsanesi “Tulumbalı Meyhane”ye götürdük Bülend Abi’yi…

Bir hafta olmuştu Ege TV’ye geleli…

Masaya genel müdür olarak oturdu…

O akşam sona ererken…

Artık hepimizin ağabeyi olmuştu…

Gecenin öyküsü…

(Özellikle hesabın geldiği an…)

Kısa film olacak kadar muhteşemdi…

Anlatmasam daha iyi olur…

Yerlere yatarsınız gülmekten…

***

Patronumuz Cem Bey’e (Bakioğlu)…

Binamızın yetersiz olduğu fikrini kabul ettiren tek kişiydi…

Bizim ekibe…

Belki yönetici olarak değil ama…

Bir meslek büyüğü olarak inanılmaz faydası oldu…

100 gün birlikte çalıştık…

Hepimizin kalbini kazandı ve kalbini bıraktığı İstanbul’a uçtu…

***

Geride bıraktığımız Eylül ayının ortalarında…

Böbrek rahatsızlığı nedeniyle…

Yoğun bakıma kaldırılmıştı…

Önceki gece 79 yaşında hayata veda etti…

Acı haberi…

İzmirli eşi Sebla Özveren…

“Çok üzgünüm... Bülend'i kaybettik, başımız sağ olsun…” notuyla duyurdu…

Mesleğimizin duayeniydi…

Hala O’nun gibi tertemiz Türkçe’yle sunum yapan…

Bir televizyoncu parmakla sayılacak kadar az…

Mekanı Cennet olsun…

Nokta…

Sonsöz: “Dediler ki; gözden ırak olan gönülden de ırak olur… Dedim ki, gönüle giren gözden ırak olsa ne olur? / Hz. Mevlana…”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz