Kıyamete çeyrek kala…

Kimlik siyasetiyle alınan yolun yeni aşamasına geldik. Bir dönem daha sonlanıyor. Yeni aşamada, kimlikler arası mücadele vites yükseltecek.

Etnisite ve din grupları üzerinden yürütülen ideolojik mücadele tam da inandırıcılığını yitirirken, yeni anayasa tartışmalarıcan simidi olacak.

Devleti kuran ulus geri plana çekilirkenOsmanlı bakiyesi diğer kimlikler ve din grupları, yeni toplumsal mutabakatın belirleyici unsuru oluyor.

Her iki cenahta da tarafların işine geldiği kadar gerçeğin bilgisine itibar ettiği koşullarda, eksik bırakılmış gerçekler ortalıkta cirit atıyor.

Ve bu koşullarda,en iyi demagoji yapanlar, en iyi yalan söyleyenler, enkötüler öne çıkarak siyasal alanda köşeleri rahatlıkla tutabiliyor.

Hal böyle olunca, vasatlar arası siyaset de haliyle seviyesiz oluyor.Mesela, geçtiğimiz günlerde, TSK ile ilgili birtakım suçlamalar yine gündeme getirildi. Bu bitmeyen tartışmanın düzeyi berbattı.

Kırklı, ellili yıllarda muhafazakâr dindarlar askerle pek geçinemiyordu.O hengameden Altmış İhtilali zuhur etti.Altmışlı, yetmişli yıllarda yükselen sol muhalefet ise, 71 Muhtırası ve 80 darbesiyle son buldu.

Lakin, NATO icazetli 60 darbesinin, Türkiye-SovyetlerBirliği iş birliğiyle gerçekleştirilen ağır sanayi yatırımlarını durdurduğu, bir vakıadır.

Ha keza, 71 Muhtırası ve 80 darbesinin, sol muhalefeti tasfiyeden öte, Türkiye’nin uluslararası sistemde ön görüldüğü üzere neo liberal döneme geçişini amaçladığı, bir vakıadır. Nitekim, 24 Ocak Kararları’nın uygulanması için askeri darbenin kaçınılmaz olduğu, darbeden bir süre önce, Le Monde gazetesinde yorum olarak yer aldı.

Ve yeniden Türkiye radikal bir değişim sürecine girmiş bulunuyor.

Yine dengeden çıkan ekonomi. Yine gündelik hayatta kuralsızlık ve keyfilik.Yine toplumu destabilize etmeye teşne karşıt gruplar. Yine yeni bir anayasa ihtiyacı.

Yürüyen gerçek; 1960, 1971 ve 1980 müdahaleleriyle Türkiye’ye dikte ettirilen uluslararası sisteme uyum reçeteleri, 2000’den sonra, Türkiye’yi ulus devletle yol ayrımına getirdi.

Türkiye, bir kere daha, uluslararası sistemin arzusu üzerine, yeni anayasa yapma zaruretiyle karşı karşıya…

Cevabı aranan soru, o bildiğimiz soru;

Kendi rızamızlamı yeni bir anayasayapacağız?

Yoksa, onlar mı yaptıracak?