MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bir şarklı muktedirin düşündürdükleri
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Temmuz 2017 Çarşamba

Bir şarklı muktedirin düşündürdükleri

Batılı, “Muktedirim ama yapamam.” diyen insandır. Kendini tutmayı bilir, sınırlarının farkındadır. Tabii ki yaradılıştan biliyor değil, bunu öğrenirken çok ağır bedeller ödedi.

Yani batılının toplumsal kazanımlarının hepsi zorlu mücadeleler sonucu elde edilmiştir; Yönetenlerin lütfedip verdiği haklar değildir. Bu yüzden, haklarına sahip çıkmayı biliyorlar.

Doğu toplumlarında sosyal haklar için mücadele geleneği yok. Onlar iç savaşlarda birbirini öldürmeyi tercih ediyor.

Türkiye ise, yönetenlerin himmetiyle, sosyal hakların yukarıdan aşağıya indirildiği bir ülkedir. Toplum için en iyi olanın kararını yönetici eliti verir. Toplum da bunu biraz benimser, biraz benimsemez, öyle sürüp gider. Eylemlerle talep etmek veya karşı çıkmak, kitlesel eylemlere dönüşmez. Cumhuriyet tarihi boyunca sadece yetmişli yıllarda kayda değer hareketlenme olmuştur; o da seksen darbesiyle yerle bir olmuştur.

Türkiye’nin batılılaşma hikâyesi, bütün değişimin yukarıdan aşağıya doğru yönetildiği bir zihniyet devrimine tekabül eder. Bu nedenle değişimin toplumla bütünleşmesi ya sıkıntılı olmuştur, ya da bütünleşme hiç olmamıştır.

Batılılaşma karşıtı islamcı cenaha gelince, nihayet iktidarı bütünüyle ele geçirdiler ve rövanşı almanın heyecanı içindeler.

Bu hareketin bir intelijansiyası vardı… Ancak, iktidar nimetlerinin aşındırdığı ilişkiler yüzünden, iktidar zümresiyle yolları ayrıldı. İslamcıların iktidarı güç kazandıkça, beraber ıslandıkları yolları değiştirdiler, selamı sabahı kestiler. Şimdi tek adamın arkasında, tek ses, tek akıl yol alıyorlar.

Batılı zihniyet, “muktedirim ama yapmam” diyerek hayata bakışını dile getirirken; Şarklı zihniyet, “madem muktedirim, yaparım” diyor. Batılı zihniyet ile şarklı zihniyet arasındaki en bariz çatışma...

Türkiye, bu iki farklı zihniyetin iç içe geçtiği ve bir arada yaşadığı toprakların adıdır. Belki de bu yüzden, iki yakamız bir araya gelmiyor. Duygu ve düşünceler bir türlü buluşamıyor. Ortak yararı savunmak, müştereklerde buluşmak mümkün olmuyor.

Cumhuriyet devrimi, gündelik hayatımızı batılı modern hayatın gereklerine göre düzenlemiştir. Kurallar, batı normlarının gerektirdiği gibidir. Devlet batılı bir kurum olarak örgütlenmiştir.

Ne var ki, Batılılaşma ile gelen bütün kurum ve kurallar, Cumhuriyetçi kadrolar tarafından yukarıdan aşağıya doğru çalıştırılırken hal ve gidiş şark usulü olduğundan, sistem sürekli erör veriyordu. Ve sonunda, bu uyumsuzluk, ülkeyi doğulu zihniyete teslim etti. Toplumsal dinamikler sonunda şarklı muktediri öne çıkardı.

O muktedir geldi ve “Muktedirim. O halde, yaparım!” dedi. Toplumun yarısı bu doğulu tutumu çok sevdi. Diğer yarısı hiç ısınamadı…

Tabii ki bu değişimin bazı sonuçları oldu. Muktedir olduğu için “ne arzu ederse yapabiliyor olmanın” tadını çıkaran islamcı iktidar zümresi, muhtemelen ölçüyü iyice kaçırdığından, Türkiye, uluslararası toplum tarafından en çok eleştirilen ülkelerden biri oldu.

Şimdiki halde, şarklı muktedir kendi yoluna gitmek istiyor. Toplumunun yarısı buna karşı çıkıyor. Uluslararası toplum durumdan hoşnut değil. Arap dünyası bile desteğini çekti. Bir Katar kaldı…

Başımıza gelecek var!

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 13 Temmuz 2017 Perşembe 10:48
Evet Sn.MARO, ne yazık ki "gelecek var!"
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz