MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Vasatlaşan hayatın getirdikleri
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Haziran 2017 Çarşamba

Vasatlaşan hayatın getirdikleri

Araf’ta gün sayıyoruz… Akıl firarda… Vicdan yitik… Bilgi çöpte… Hayat ucuz… Ölümler zamansız…

Söz artık yerini yalana bıraktı; yalanla yatıyor, yalanla kalkıyoruz... İnsani değerlerin hayatımıza kattığı iyi ve güzel ne varsa bir bir yok oluyor.

Ne hazindir ki insanlık durumu kötüleştikçe yüzü gülen muktedirler, vasatlaşan, satıhlaşan, değersizleşen hayatı yönetmekten büyük haz duyuyor.

İnsan dediğin, Dünya nimetlerinden alacağının peşinde ömür tüketen, tuhaf yaratık… Kiminin alacağı, bir milyona araba; kiminin alacağı, bir çift tabanı sağlam ayakkabı… Kimi iki öğün karnı doyunca şükreder; kimi de bir masaya, bir gecede, bir maaş kadar para öder…

Güçlülerin aldığı aslan payından arta kalanı paylaşanlara, yoksul deniyor; Yani Dünya nüfusunun dörtte üçünden fazlası… Oluşturabildikleri en anlamlı örgütlü gücün adı da, halk oluyor.

Halklar yoksulluğuyla baş edecek belki de… Yoksunlukla malul varsılın gözü bir doysa…

Halkın geçim derdi var. Devlete vergi borcu, bankalara kredi borcu, Allah’a can borcu derken kıskıvrak sisteme yakalanan vatandaşın kıpırdamaya mecali yok. Ne yapsın, elindeki tek kozu kullanıyor. Veriyor oyunu, alıyor muktedirlere adanmış geçim güvenceli yaşam vizesini. Tanrı devlete zeval vermesin; O da geçinip gitsin…

Bileşik kaplar bir fizik yasası olmakla birlikte, toplumların homojenliğini ifade eden bir deyim olarak da kullanılıyor. Örneklemek gerekirse; Rüşvet yaygın bir eğilim olmanın yanı sıra, devleti yönetenleri de etkisine alabiliyor… Aile içi şiddet, sokaklara taşıp şehri yaşanılmaz yapabiliyor… Tembellik, çalışmadan, üretmeden para kazanmayı özendirebiliyor… Ve bu gibi sorunlu eğilimler toplumsal yaşamı kuşatıp ülke düzeyinde tehdit yaratabiliyor. Öyle ki, mahalle berberinde kullanılan üslup, devletin üst yönetiminde karşımıza çıkabiliyor. Değersizliğin, kalitesizliğin bütün kurumlara, bütün yapılara sirayet ettiğini görüyoruz. Ne eylersin, vasatlık ve satıhlaşma kuşatıcı...

İşte bu vasatlığın, bu satıhlaşmanın getirdikleri, yönetenler ile yönetilenler arasında iflah olmaz bir yüz göz olma haline yol açıyor.

Ülkede bu yüz göz olma halinin tezahürü; siyasal islama yaslanarak islam âleminin liderliğine ulaşmak ve bunun için ülkede islam rejimi inşa etmek, Osmanlı mirasını kullanmak ve nihayetinde küresel aktör olmaktır.

Yeni Osmanlı hayalinin hayatımıza getirdiklerinin temelinde, tebaa kültürüyle ortaya çıkan vasatlaşma var.

Cumhuriyet döneminde aydınlanmanın, modernitenin, laisitenin getirdiklerini yadsıyan islamcı zihniyet, vahabi kültürünü yeni hayat tarzının kurucu unsuru olarak sunuyor.

Toplumsal yaşamı vasata, hatta vasat altına çeken bu tercih, ucuzluktan ve cehaletten besleniyor; Her ne kadar, toplumun en az yarısı tarafından benimsenmiyorsa da…

Vasatların iktidarında gündelik hayatın gerçeklikle bağlarının kopuşu, bir hanedanın yüzyıl önce bitmiş hikâyesinin, “nerede kalmıştık?” diyerek yeniden başlatılabilecek bir hikâye gibi sunulmasından kaynaklanıyor. Osmanlı hegemonyasının yeniden inşası…

Gerçeğin bilgisinden uzaklaştırılan toplum, aklına geleni söyleyen cahilin cüretiyle baş edemiyor.

İnşa edilmekte olan vasatlar rejiminde, hanedana methiyeler düzmek ve monarşiyi yüceltmek, sadakat bildirmenin en garantili yolu oldu.

Bir yanda, hanedanın hasretiyle yanıp tutuşan tebaa… Diğer yanda, demokrasiyle yönetilmek isteyen yurttaşlar… Aralarında bir uzlaşma dilinin varlığından söz etmek çok zor. O vasatlığın sığlığından uzlaşma dili çıkarmak neredeyse imkânsız.

Demokrasi talep eden toplumu bekleyen zorlu bir görev var; Yeni bir dil kurmak. Toplumsal mutabakatın ve barışın dili. Ve siyasal islam ardıllarının bu dili öğrenmesini sağlamak...

Olmayacak duaya “âmin” demek gibi, değil mi? Olsun. Denemekte yarar var.

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz