MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Saadet zincirindeki herkes cezalandırılmalı
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
21 Şubat 2023 Salı

Saadet zincirindeki herkes cezalandırılmalı

16 gündür çok değerli bilim insanlarını dinliyoruz ama kıymetliler azınlıkta. Neden söz veriliğini bilmediğimiz adamları görmekten de sıkıldık. İyi ki uzaktan kumanda aleti var dediğim gece yok. Bu konularda hukukçulara ne kadar az söz verildiğini düşündüğüm sırada Cumhuriyet Gazetesi’nde İklim Öngel’in ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer ile yaptığı uzun söyleşiye rastladım.

Şu ara cadı avcılığı ile müteahhitleri içeri alıyorlar. İyi de yapıyorlar ama yetmez. 

Prof. Sözüer, “Müteahhit, yetkili kişilerin göz yumması olmadan kurallara aykırı bina yapamaz” diyordu özetle: ‘Hiçbir müteahhit, yetkili kişilerin, bilgisi ve göz yumması olmadan, imar kurallarına aykırı bina yapamaz. Kaçak yapılaşmada büyük haksız çıkar varsa, bu mutlaka paylaşılır. Haksız rantın oluşturduğu bir saadet zinciri var.’

Belediye başkanları da dahil bu saadet zincirindeki herkes cezalandırılmalı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, deprem felaketinin yıkıma neden olduğu Hatay’da, uzmanlardan oluşturulacak bir heyetin Hatay Büyükşehir Belediyesi, Arsuz Belediyesi, Defne Belediyesi ve Samandağ Belediyesi’nin deprem felaketinin sonuçlarındaki sorumluluklarının araştırılması için verdiği talimat bu anlamda çok değerlidir.

Müteahhit olmadığım için bilmiyorum doğal olarak. Ama ne kadar uzun bir süreç işliyormuş.Prof. Sözüer çok iyi anlatmış:

İdeal süreç aslında Şehir Plancıları ile başlıyor. Mücavir alan içinde şehir plancıları Çevre Düzeni Planına uygun olarak belirlenen yerleşim alanlarını projelendirdikten sonra Nazım İmar Planı dediğimiz 1/5000’lik planlar ve 1/1000‘lik uygulama imar planlarını hazırlar ve belediye meclisinde onaylanır. Bu süreçte yerleşim alanının zemini kentsel donatı alanları, yapı yükseklikleri ve imar oranları planlaması da yapılmış olur. İkinci aşamada olarak zemin etüdünün yapılıp mimari projelerin çizilmesi ardından bu projeye bağlı statik, mekanik,elektrikprojelerin çizilmesi süreci ve yapı denetim ile belediyenin proje kontrol departmanları tarafından onaylanması süreci var. Ardından ruhsatlandırma ve inşaat süreci başlıyor ki bu süreçte genellikle bir müteahhit, ona bağlı bir şantiye şefi ve teknik kadro ile inşaat sürecini yönetiyor. Son aşamada ise ruhsata uygun olarak yapılan yapılar, yapı kullanım izin belgesi alıyor. Bizim 1940 yılından, en son 2018 yılına kadar sürekli güncellenen İmar ve Deprem yönetmeliklerimiz var. Bu süreçte hem yapım teknikleri hem de inşaat malzeme kalitesi bir gelişme süreci yaşadı. Ama hukuki ve teknik alandaki bu gelişmeler uygulamaya ne kadar yansıdı? Burada ciddi sorun var.

Bu süreçleri çok iyi biliriz. Ne demişti Turgut Özal?  “Benim memurum işimi bilir!”

Bu arada namuslu bürokratları tenzih ederim. Ama işini bilen memurlar ile elele veren müteahhitlerin memleketi getirdiği süreç ortada.

Net bilgi: Bu inşaatları yönetmeliğe uygun yapsaydınız ülkemizdeki depremlerde görülen ölçüde, yıkım, ölüm olmazdı.

Prof. Sözüer, “Ülkemizde depremler sonrası her açıdan kayıp ve yıkımların çok yüksek olmasının tek nedeni, kanunlarda öngörülen kurallara aykırı yapılaşmadır. İnsanlarımız depremzede değil yapızededir” diyor daha ne desin.

Hocamızın “İmzalar denetimsiz atılıyor” iddiası da önemli;“Yıkılan yapıların önemli bir bölümünde kağıt üzerinde imzaların tam olduğu görülür. Yani Kanunlar uygulanmış gibidir. Örneğin bina yapımında şantiye şefi var, teknik kontroller ve yapı denetimi yapılmış görünür. Ama bu imzalar gerçek anlamdaki kontrol ve denetim sonucunda atılmıyor. Örneğin kolon ve kiriş demirlerinde etriye aralığı yönetmelikteki gibi mi, yetkili kişi bizzat gidip denetlemiyor. Beton fabrikada yapılırken veya yapıldıktan sonra inşaat sahasına gelip dökülene kadar, beton yönetmelikte öngörülen nitelikte mi, betona su gibi bir şey karıştırılıyor mu?  Proje etkin kontrol edilmiyor, demir, beton fiilen ve etkin kontrol edilmiyor. Sonuç. Toz gibi dağılan binalar. Yıkılan binalarla ilgili birçok ceza davasındaki tespit ve eksikliklerdir bunlar”.

İyi bir gazetecilik örneği veren İklim Öngel’in söyleşisinde başta belediyecilerin ders alması gereken konuların altını da çizdim:

GERÇEK KONTROL:Buradaki imzalar atılıyor fakat kontroller gerçek anlamda yapılmıyor. Bir de her şey kuralına göre yapılsa bile, yapı kullanma izni alındıktan, sonra ticari amaçla veya başka amaçla yapılan değişiklikler var. Örneğin kolonların kesilip dükkân yapılması gibi. Çok sayıda binanın çökme nedenlerinden biri de bu.

CEZALAR:Türk Ceza Kanunu’nda 2004’ten beri imar kirliliğine neden olma suçu var. Bu imar kirliliği maddesinde imar kurallarına aykırı yapıyı yapan, bu fillere iştirak edenler, böyle kaçak yapılara şantiye halinde iken, telefon elektrik, su bağlayan, herkes sorumlu. Özetle, denetim, kontrol, imza ve onay safhasındaki tüm görevliler ile yapıyı yapan ve yaptıranların hukuka aykırı davranışları bu maddenin kapsamına girer. Haksız menfaat alınmış verilmişse ayrıca rüşvet suçu olur. Kamu görevlileri bakımından, imar kirliliği suçuna iştirak etmemişlerse görevi kötüye kullanma suçu gündeme gelir.

İMAR AFLARI: Son imar barışı öyle bir af ki; ruhsatsız binalar veya ruhsat almış ve ruhsata aykırı yapılmış, aftan yararlandı. Hatta yapı kullanma iznini aldınız ondan sonra değişiklik yaptınız yine yararlanabilirsiniz. Yani 5 katlı bina var, her şey bitmiş,ama sonra 2 kat daha çıktınız, ya da kolonları kestiniz, onlar da yararlanır.Riskli olsa da yararlanıyor. İmar affından yararlanan binalar riskli ilan edilmeli.

BELEDİYE PARTİLERİ:Birçok kişi ifade ediyor: Türkiye’de belediye partisi diye bir parti var. Orada hem iktidar hem de muhalefet ortaktır. Orada işler farklı yürür. Kaçak yapılaşmada hemfikirdirler. Öyle olmasa yürümez bu işler. "Belediye partileri" uygulaması kalkmalı. Kanunları uygulamalılar. Muhalefet samimi ise ‘Kaçak yapılaşmaya göz yumanları bir daha aday göstermeyeceğim’ desin. Ama Depremden sonra dahi kaçak yapılaşma devam ediyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ömer ÖZÜTEMİZ
 21 Şubat 2023 Salı 15:33
Türkiye’de belediye partisi diye bir parti var. Orada hem iktidar hem de muhalefet ortaktır. Orada işler farklı yürür. Kaçak yapılaşmada hemfikirdirler. Öyle olmasa yürümez bu işler... RT Erdoğan demedi mi ki, yasayı uygularsak belediye başkanı olacak adam bulamayız diye.. hakikaten durum budur.. ayrıca; yerleşim alanlarının çevre sorunları, hijyen, yeme içme sektörü, spor ve yurtlar herbiri birer küçük büyük depremdir.. ve belediyeler elitle hazırlanırlar. Doğal afet değillerdir
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz