MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Adalet hiçbir zaman olmadı ki şimdi olsun!
Tayfun MARO
YAZARLAR
27 Temmuz 2017 Perşembe

Adalet hiçbir zaman olmadı ki şimdi olsun!

Bir haber; İstanbul’da, otuzlu yaşlarında bir adam, uyuşturucu içmek ve satmaktan ceza alıyor. Cezası, ev hapsi… Gelin görün ki cezasını çekebileceği bir evi yok. Yersiz yurtsuz. Bu yüzden, ikamet yeri olarak belirtilen boş bir arsada cezasını çekiyor.

Duruşma sırasında avukat uyarıda bulunmuş. Daha sonra karara itiraz da etmiş. Dinleyen kim!

Sistem, bu adamın uyuşturucu içmesi ve satmasını sorun olarak görüyor. Hukuk, cezalandırılmasını öngörüyor. Mahkemeler de gereğini yapıyor.

Sistem, bu adamın evsiz olmasını sorun olarak görmüyor. Hukuk, bu adamın yersiz yurtsuz yaşamasını bir insan hakkı ihlali olarak algılamıyor. Mahkemede, duruşma sırasında, yargıçlar bu durumu dikkate almıyor.

Sistemin insana bakışı itibarıyla, tam bir suçüstü durumudur bu. Ve bu durum ortaya yeni çıkmadı.

İyi de, sistemin ve devletin indinde insanın değeri nedir ki bu trajikomik vaka yaşandı?

Bir kere, hukukçular kenarda dursun. Bu, hukuki bir mesele değil, insanlık durumumuzla ilgili bir meseledir.

İnsanın değeri, tür olarak insanın diğer canlılar arasındaki özel yerinde ifadesini bulur. İnsan bu değerinin farkındadır ve buna, “insan onuru” diyoruz.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1. Maddesinde şöyle bir ibare var; “Bütün insanlar onur ve haklar bakımından eşittirler. Çünkü akılla ve vicdanla donatılmışlardır; Akıl ve vicdanla donatılmış oldukları için de birbirine kardeşçe davranmalıdırlar.”

Demem o ki, insanlık, bu insana nasıl davranılması gerektiğini biliyor. Bu bilgiye ulaşmış. Fakat bu bilginin gereğini yerine getirecek iradeden yoksun.

Gerçek bütün çıplaklığıyla yürüyor; Tanrı-mülkiyet-iktidar ilişkilerinden zuhur eden toplumsal düzende hiçbir zaman adalet olmadı. Dün adalet yoktu, şimdi de yok. Sadece, adalet olması gerektiğine dair bir önkabul var.

Gelin görün ki, adaletin yokluğunu yeni fark edenler öyle gürültülü bir dille yazıp çiziyor ki, insan adalet vardı da şimdi ortadan kalktı zannederek panik oluyor.

Sakin olalım, insanları aldatmayalım; doksanlarda da, seksenlerde de, yetmişlerde de adalet yoktu. Ne hazindir, açlık grevinde ölümü bekleyen yürekli kişiye gösterilen ilgi, sefaletin ölüme gönderdiği insanlara hiçbir zaman gösterilmedi. Birincisi gösteri olarak, gösteri toplumunda ilgiyi hak ediyor. İkincisi ise, olağan ve sıradan bir durum olarak, gösteri toplumunun gündeminde öncelikli yer tutmuyor. Gösterinin önemsiz bir parçası…

Hâlbuki ikincinin yaşadığı drama insanlık izin vermeseydi, birincinin açlık grevi yapmasına yol açan koşullar ortaya çıkmayacaktı.

Erdoğan ve AKP gidince adalet gelecek mi? İslamcı iktidar çevrelerini rahatsız ettikleri için içeride olanlara hiç kuşku yok adalet gelecek… Muhtemelen, bu defa da, İslamcıların kâbusu başlayacak…

Çünkü evrensel normlar, iktidar grupları tarafından, “gerektiği kadar” adalet dağıtmak için kullanıyor. Gereği ise, sistemin ve devletin bekasıdır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, yeni toplumun, yeni rejimin ve yeni yönetim sisteminin ihtiyaçlarını karşılayan adalet kurumu, sistemin kıyısında kalanları hiç hesaba katmadı. Ve AKP çevredekileri merkeze taşımaya başlayınca, nedense, karşı devrimci oldukları akla geldi. Ülkenin yarısı…

Toplumun yarısını sistemin kıyısında bırakan hiçbir rejim haklı ve adil olamaz. Bu yüzden, rövanşizm taraftar bulmuş ve islamcı iktidar zümresinin, “etme bulma dünyası” diyerek, kindarlığı yüceltmesi mümkün olmuştur. Rövanşistlerin adalet anlayışı tam da bu kindarlıkla örtüşüyor.

Görünen o ki, devrim/karşı devrim hattında yaratılan gerilimden beslenen siyasal mücadelenin sonunda yok edici bir kimliğe bürünmesiyle ortaya çıkan rejim krizi, kısa vadede aşılacak gibi değil.

Bu cehennem ateşi dört bir yanımızı sardıysa, İslamcıların olduğu kadar, bugünün mağdurları olan Aydınlanma fikrinin takipçisi cumhuriyetçilerin de kabahati var. Bakalım kim söndürecek, bu ateşi!

Sonuç olarak, yeni bir toplumsal mutabakat yapmak istiyorsak, herkes bir şeylerden vazgeçmek, bazı şeyleri yitirmeyi göze almak zorunda. Büyük uzlaşmalarda herkes kaybeder.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 1 Ağustos 2017 Salı 13:22
Yaşadığımız dönemde(veya kim bilir belki de her dönem) Dünya'da ve ülkemde insan onursuzluğu diz boyu olduğu için adalet yok... diye düşünüyorum.
 Lombak
 1 Ağustos 2017 Salı 13:12
Şu an da bu ülkede yaşayan insanların birinci önceliği ülke bütünlüğü. Siz nerede yaşıyorsunuz?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz