MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aidiyet…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
9 Kasım 2015 Pazartesi

Aidiyet…

Gün 24 saat
hafta 7 gün
ama yetmiyor işte,
zaman su gibi akıp gidiyor.
Şikâyetçi miyim asla,
garip bir şekilde seviyorum bu koşuşturmayı.

Cumartesi sabahı erken kalktım,
iki makine çamaşır yıkayıp yollara koyuldum.
Önce benim Suriyeli ailelere uğradım,
iletmem gereken bir şeyler vardı.
Sonrasında koşarak kiliseye gittim,
Yunanlı bir ekiple röportajım vardı.
Ekip geldiğinde insanları elimde bir kumruyla karşıladım,
ne sabah kahvaltısı yapabilmiş ne de öğle yemeği yiyebilmiştim.
İzmir’imin kumrusu yine imdadıma yetişmişti…

Görüşmeye başlamadan kilise çanını çaldık,
insanlar anlamadı,
vakitsiz çalan bir çandı.
Açıklama yapmak zorunda kaldım,
İzmir’de yaşayan Katolik Cemaatinin
yeni Başepiskoposu Padre Lorenzo Piretto göreve başlamıştı,
Katolik kardeşlerimizin coşkusunu paylaşmak lazımdı…

Bu arada kilisemize bir sürü insan girip çıkıyor,
hemen hemen değil de gelenlerin hepsi Türk ve Müslüman.
Benim için sıradan bir gün
ama Yunanlı misafirlerimiz için ilginç.

Neyse ben anlatıyorum onlar dinliyor,
dinledikçe şaşkınlıkları artıyor,
İzmirli bir Rum’dan duydukları
onları gülümsetiyor,
umut veriyor
onlar da seviyorlar bu güzel şehri,
hatta içten içe kıskanıyorlar yaşanmışlıklarımı dinledikçe…

“Öteki” olarak yaşamayı soruyorlar
anlatıyorum,
mabetlerimizi soruyorlar
çeşitliliğine şaşırıyorlar,
bir Rum Ortodoks tan
Kiliseleri, Havraları, Camileri dinlemek ilginç geliyor onlara.
Sonra Konak Belediyesinin 1 Eylül Barış Günü etkinliklerinde söz ediyorum kısaca,
Sinyora Sinagogunda yapılan konserden bahsediyorum,
Konak Belediye Başkanının
Sinagog’un bahçesine
bir Papaz,
bir Rahip
ve bir Hahamla
birlikte diktiği Barış Ağacını anlatıyorum.
Basmane’deki tarihi Aziz Voukolos Kilisesinde yapılan arya dinletisini
ve Kadifekale’de Antakya Medeniyetler Korosunun her dilde söylediği şarkıları da ekliyorum.

Onlar şaşırıyorlar
ben şaşırdıklarına şaşırıyorum.
Sonra bir kez daha zenginliğimin farkına varıyorum…

Pazar günü kilse sonrasında
İzmir’in ev sahipliği yaptığı
AB Bölgeler Komitesi (COR) Türkiye Çalışma Grubu Toplantısına katılan 
Yunanlı bir üst düzey bürokrat ve eşiyle beraberim.
Ben yine aynı kasedi koyup İzmir’i anlatıyorum.
Yemeğin özeti;
“tüm bunlara benim bir katkım olabileceğini düşünüyorsan
mutlaka ara
elimden gelen desteği vermeye hazırım” oluyor…

Destek,
barışa,
kardeşliğe
insan gibi yaşamaya destek…

Bu koşuşturma ile hafta sonu doğru dürüst haberlere bakamadım,
kendi yaşanmışlıklarım zaten haber.
Saatler geri alınmış,
mesai saatleri değişmiş,
ofise geliş saatlerimiz bile curcuna oldu.
Arkadaşlar oturduk çay içiyoruz,
“başkan için söyleneni duydun mu?” dediler,
“ne demişler ki?” diye soruyla cevap verdim.
“Mecliste başkana faşist suçlaması yapılmış” dediler,
“hangi başkana?” diyebildim…
Arkadaşım ısrarla “bizim başkana” diyor,
ben “Sema Başkana mı?” diye ısrarla algılayamıyorum.

Bir cümlede Sema Pekdaş ismi faşizm ve faşist kelimeleri kullanılıyorsa
ki oldukça sık kullanılır,
bu ancak Sema Başkanın faşizme karşı verdiği mücadele için kullanılmıştır.
Siyaseti sevemedim gitti,
pek anladığım da söylenemez,
bu yakıştırmanın hangi amaçla yapıldığını da bilmiyorum
ama beni acıttı, hem de çok acıttı.

Sema Başkanla Konak Belediye Başkanı olarak seçildiği günden beri iletişimimiz var.
Başkanla birçok kez beraber olmuşuzdur,
hem görev nedeniyle hem de farklı sosyal etkinliklerde.
Kadın gibi bir kadındır,
fazlasıyla kadın,
yakın çalışma arkadaşları ona “abla” derler,
hatta bu sıfat onun için o kadar çok kullanılır ki
ben ağzımdan “başkanım” yerine “abla” çıkmasından korkarım.
Ofisine toplantıya gittiğimizde,
ne içeceğimizi o sorar,
biz daha kahve veya çay diyemeden,
“şimdi siz çok fazla kahve çay içmişsinizdir,
ben en iyisi size bir bitki çayı söyleyeyim” der ve
bize farklı farklı çay karışımları içirir.
Yanındayken gazlı içecek içmek mümkün değildir,
“içmeyin şu zararlı şeyleri” diye bir anne hassasiyeti ile söylenir.
Dedim ya kadın gibi kadındır bizim Sema Başkanımız.

Hırslı, azimli bir kadındır,
ne de olsa hiç kolay değildir
erkek egemen bir toplumda kadın siyasetçi olabilmek.
Kadınları eleştirmek, acıtmak kolaydır.
Eleştirmeyin demiyorum ama eleştirinin, yakıştırmanın da bir adabı olmalı.

Yukarıda anlattıklarım var ya,
hani bir Rum’un İzmirli olarak duyduğu huzur ve mutluluk.
İşte o anlattıklarımda Sema Başkanın emeği çoktur.
O yüzden bu “faşist” yakıştırması beni çok acıttı.
TDK’dan tekrar tekrar faşizmin tanımına baktım;
“Demokratik düzenin yerine
aşırı ulusçuluk ve baskı düzeni
kurmayı amaçlayan öğreti” diyor…

Yapmayın beyler,
lütfen yapmayın,
Sema Başkanı eleştirin eleştirmesine de
lütfen biraz adil olun…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz