MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Türlü…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
15 Temmuz 2015 Çarşamba

Türlü…

Geçenlerde ofiste türlü yapacağım, sarımsak almayı unutmuşum.
Bir sarımsak için ta aşağıya inilmez,
e sarımsaksız da türlü olmaz,
mecbur karşı komşunun kapısı çalındı,
üç dört diş sarımsak istendi.
Karşı komşumuz Dilek, Çingene,
evde çalışıyor,
kocasının akşamları sahilde satması için
plastik çiçeklerden taçlar yapıyor.
Bazen ofisten çıkar laflamaya Dilek’e giderim,
evinin merdivenlerinde oturur sohbet ederken,
itinayla rengârenk çiçekleri yapıştırmasını seyrederim.
Mahalleye geldiğimiz ilk günden beri tanışıklığımız var,
taşınırken ve sonrasında bize evinden demlik demlik çay taşımıştı.
Dün yolda karşılaştık,
üst mahalleden geliyordu,
bayram nedeniyle ona gelen erzak yardımını
kendinden daha muhtaç bir aileye götürmüş
benim kara gözlü Çingene arkadaşım…

Öğleden sonra yokuşun başında mahallenin çocukları evcilik oynuyor,
ilginçtir bizim mahallede hiç obez çocuk yok,
hepsi fit.
Nasıl besleniyorlar acaba?
Muhtemelen anneleri onlara abur cubur yedirmiyor,
sağlıklı beslenmelerine dikkat ediyordur.
Aralarında yedi yaşlarında bıcır bıcır bir kız çocuğu var,
diğerleri gibi o da çoğunlukla yalınayak.
Geçenlerde evinin önünü süpürüyordu,
oyun kuracaklarmış.
Oyuncaklarının hepsi yırtık pırtık
ama bebeklerinin isimleri var.
“Sen bebekleri çok mu seviyorsun,
sana bebek getireyim mi?” dedim
gözleri parladı.
Her gün bana bebekleri sorup duruyor,
bir türlü yolum Kemeraltına düşmedi,
yeni oyuncaklar alıncaya kadar
evden birkaç oyuncak topladım,
biraz da şeker aldım
bu sabah penceresinin parmaklıklarına bıraktım.

Küçük arkadaşımın akça pakça bir de ninesi var,
çocuklar sokakta oyun oynarken
Nine de  kaldırımda oturuyor.
Dün öğrendim aile Suriyeliymiş,
benim ufaklığın dışında hiçbiri Türkçe konuşamıyor,
Ben hâlâ o çocuğun nasıl bu kadar düzgün Türkçe konuştuğunu sorguluyorum.
Acaba okula gidiyor mudur,
savaşın çocukları okula gider mi..?

İşe sabahları yürüyerek gidiyorum,
Anafartalar Caddesinden geçip
Dönertaş Sebilinin biraz ilerisinden yukarı çıkıyorum.
Sabahın o saatinde Hatuniye Meydanı dolu;
duvar diplerinde uyuyan mülteciler,
gözü buğulu genç zenci kadınlar.
Belli ki gece zor geçmiş,
geçen bir gece,
başlayan yeni bir gün
belirsizliğe devam
insanlara rağmen
umut hala ölmemiş…
Dönertaş Sebilinde adamın biri tezgâh açıyor,
sabah sabah can yeleklerini (!) diziyor.
Can yeleği dediğime bakmayın,
bildiğiniz “Ölüm Yeleği”,
hepsi çakma,
içleri kırpık sünger dolu,
bırakın bir insanı suyun üstünde tutmayı,
suyla temas ettiği anda o süngerler ağırlaşıyor
ve insanı dibe çekiyor…

“Ölüm Yelekleri”nin haberini sevgili Mustafa Oğuz yapmıştı
ama yetkililerden hala ses yok,
gerçekten, bu durumda “yetkili” kim oluyor..?

Açın dolaplarınızı eşyalarınızı ayırın,
sadece kullanmadıklarınız değil
kullandıklarınızı da ayırın,
cebinizdeki paradan da ayırın biraz,
öyle büyük rakamlar değil
varsın bir gün dışarıda yemek yemeyin,
bir gün de sofranızda içecek ya da tatlı olmasın,
sadece ihtiyacınız olmayanları değil sahip olduklarınızı da paylaşın.

Ben bir gecekondu mahallesinde
bir Çingene’den paylaşma dersi aldım
ama alacak daha çok dersim var…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Soner Göksel
 16 Temmuz 2015 Perşembe 01:53
bravo arkadaşım.bu kadar güzel anlatılır.içim acıdı.ama kimse kılını oynatmaz.taş gibi olduk,hislerimiz dumura uğradı.bu Yazıyı dua ediyorum,yufka Yürekli,insanlar okusun.
 Nurşen Yaşar
 15 Temmuz 2015 Çarşamba 12:40
Teodora o kadar duru vesamimi yazmışsın ki ,seni tebrik ediyor ve seni çok öpüyorum.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz