Teknik açıdan tek kelimeyle muhteşem bir organizasyon…
Her detay düşünülmüş…
İzmir’in en büyük spor salonu gelin gibi süslenmiş.
Dolar mı dolmaz mı derken tıklım tıklım görüntüler yansıyor objektiflere.
Hatta dışarıda ‘yüzler değil binler daha var’ diyorlar.
Karizmatik lider Erdoğan değil gelen… Çiçeği burnunda Davutoğlu!
Ve tek adaylı, sonucu belli bir kongre söz konusu olan…
Acabalar biraz da bu yüzden…
Tek adaylı kongrede İzmir’in en büyük salonunu tutarak ziyadesiyle cesur davranan İl Başkanı Bülent Delican, titiz ve disiplinli bir çalışma ile salonu tıklım tıklım doldurmayı başardı.
Yahut AK Parti teşkilatı hem İl Başkanlarına hem de Başbakanlarına sahip çıktı.
Ve başka bir şey daha yaptı esasen Delican…
Bildiğimiz, izlediğimiz tüm kongrelerin ötesinde görsel bir şölene dönüştürdü Halkapınar’ı…
Mehter de vardı senfoni de…
Hatta ilk kez bir AK Parti kongresinde modern dans ve senfoni sahne alıyordu.
Tribünler rock müzikle coşuyordu.
Ezberleri yine alt üst etti.
Şarkılar, türküler, marşlar…
Yani ‘Modern İzmir’e dair her şey…
Başta bazı genel merkez yöneticileri olmak üzere tüm endişeler boşa çıktı.
Şarkılı, türkülü, danslı, senfonili kongrede sandıktan tam 468 oy çıktı Delican’a…
En önemlisi de buydu.
Tek adaylı kongrelerde teşkilatın sağı/solu belli olmazdı çünkü…
Genel merkezin tek aday dayatması birçok ilçede ‘seçilen’ başkanları hüsrana uğratıyordu.
Salt çoğunluğu alarak ilçe başkanı olanların sayısı bir elin parmağından çok değildi. Hatta Dikili’de 400 delegenin ancak 22’sinin ‘genel merkezin adayına’ oy verdiği, sessiz ama sağlam bir protestoya imza attığı biliniyordu. Buca’nın yer almadığı yarışta toplam 553 delege oy kullanacaktı. 18’i boş olsa da sandıktan Delican için 468 gibi rekor düzeyde bir oyun çıkmış olması siyaseten oldukça önemlidir.
Dahası bu oy Delican’ı güçlendirmiştir.
Geçmişte benzer müdahalelerin yapıldığı tek adaylık kongreleri hatırlıyoruz.
Erdoğan’ın katıldığı Karşıyaka Spor Salonu’nda yapılan 20 Haziran 2009 kongresini hatırlıyoruz mesela... Uğur Türkan’ın yarıştan genel merkez baskısıyla çekildiği Avukat Ömür Kabak’ın işaret aldığı kongrede 600 delegeden sadece 262’si sandığa gitmişti.
Ve Bülent Delican’ın da yönetimde yer aldığı o kongrede Kabak’a sadece 209 oy çıkmıştı. 51 oyun ‘boş’ çıktığı sandıkta delege genel merkez baskısına itiraz ediyor tek adaylı kongreyi istemediğini rakamlarla ortaya koyuyordu.
Son süreçte pek çok ilçenin sandığında da ortaya çıkan bu protestonun il başkanlığı sandığına yansımamasının tek bir anlamı vardır.
Genel merkez bu kez doğru, teşkilatın içine sinen bir tercih yapmıştır.
Ve 468 oy ‘atandı mı seçildi mi’ bilmecesini ortadan kaldırarak Delican’a fazlasıyla özgüven kazandıracak bir rakamdır.
Kentin dokusuna/yapısına uygun bir politika izleyen Delican, 7 aylık emeğinin karşılığını sandıkta almıştır.
Gelelim kongreden yansıyan diğer önemli mesajlara…
Başbakan Davutoğlu’nun İzmir güzellemeleri, Erdoğan’a atfedilen o ünlü ‘Gavur İzmir’ imasını tarihe gömer mi bilinmez.
Ama ‘Başbakanlık ofisi’ önemli bir İzmir açılımıdır.
Diyeceksiniz ki başbakanlığın burada ofisi olsa ne yazar olmasa ne?
Ben öyle düşünmüyorum. Her ne kadar Erdoğan’ın gölgesinden kurtulamasa da Davutoğlu’nun ‘Başbakanlık ofisi’ İzmir için şanstır.
Son dönemde gözden hatta bir parça da gönülden ırak olan İzmir’in siyasi açıdan makus talihinin döneceğinin işaretidir.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ATakımı’nda bir tane bile İzmirliye yer açmadığı süreçte siyasal iktidarın ‘başbakanlık ofisi’ karşılanması gereken bir hamledir.
Son dönemde (en fazla vergi veren kentlerden biri olsa da) devletten uzaklaşan kentin bu seyri tersine çevirmesi adına da şanstır AK Parti’nin kente daha fazla nüfus edebilmesi adına da…
*
’Ayda birkaç günümü İzmir’de geçireceğim’ diyen bir başbakandan söz ediyoruz.
Daha düne kadar Erdoğan’ın yılda kaç kez İzmir’e geldiğini hesap edip, İzmir’i ne kadar sevdiğinden bahsederken ayda üç-dört gününü kentte geçirecek bir başbakanın, alacağı karşılığı bir düşünün…
Kent siyasetine ekstra rekabet katacak bu hamlenin zaman zaman içe kapanan iş dünyasındaki kilitleri aşmak için de önemli olduğunu düşünüyorum.
Ön yargı duvarlarını bizzat yıkmak için masaya ‘başbakanlık ofisi’ kartını açan Davutoğlu aslında Erdoğan’ın gölgesinden kurtulduğu ölçüde İzmir’de başarılı olabileceğinin işaret fişeklerini yaktı kongrede… Bir gazeteye verdiği röportajda ‘Kıyı mitolojisini yıkacağız’ diyen Davutoğlu’nun bu konuda boş olmadığını aksine ciddi hazırlıklar yaptığını görmek durumundayız.
Son yıllarda çoğunlukla kan kaybettiği düşünülen, koca koca holdinglerinin merkezleri İstanbul’a taşınan, daha dün Vadeli İşlemler Borsası’nı İstanbul’a kaptıran, ciddi anlamda beyin göçü veren kente Başbakanlık Ofisi’nin kurulacak olması, her şeyden önce dikkatleri kente çevirecektir.
Kabul etmek gerekir ki bu hamle CHP’nin kalesine sokulmuş siyasi bir ‘Truva Atı’dır.
**
Peki, neresi uygun Başbakanlık Ofisi için?
İl Başkanı Bülent Delican’a göre en uygun yer vilayet binası…
İzmir’in kurtuluşunun dahası Türkiye’nin kuruluşunun simgelendiği o tarihi bina…
Başbakan Davutoğlu’nun ayda 3-4 kez orada toplantı yaptığını düşünün…
Spor bakanı ile ancak yedi ay sonra görüşebilen CHP’li Aziz Kocaoğlu için bile şanstır bu.
Ayda bir kez bakanlar kurulu İzmir’de toplansa…
İzmir’in iş dünyası, meslek odaları; belediye başkanları kentin sorunlarını aracı kullanmadan Başbakan’a aktarma fırsatı bulsa…
Fena mı olur?
Dediğim gibi Davutoğlu’nun İzmir güzellemeleri unutulabilir. Lakin bu hamlesi hayata geçerse CHP’nin surlarında çok sayıda gedik açar.
Peki, bu durum CHP’nin umurunda olur mu?
İnanın emin olamıyorum. İzmir’den sorumlu genel başkan yardımcılarına sormak lazım.