MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP ve Siyaset
Tayfun MARO
YAZARLAR
3 Ağustos 2014 Pazar

CHP ve Siyaset

“CHP’de siyaset yapmak” üzerine yazmak istiyordum. Ama olumsuz şeyler yazmak istemediğimden, erteliyordum. Sonunda, olumlu şeyler yazmak için beklemenin abesle iştigal olduğunu görerek, hiç değilse endişelerimi yazayım dedim.

CHP’de siyaset yapmaya karar verdiğim andan bu güne kadar yaşadığım deneyimlerden şunu öğrendim; Örgütte bir yerlere gelmek için bir guruba dâhil olarak mücadele etmek ve guruplar arası husumetten beslenmek, siyaset yapmak olarak algılanıyor. Ben bu hay huy içinde ‘ne zaman siyaset yapacağız’ diye bekledim durdum… Ve sonunda anladım ki o yapılan, siyasetmiş

Bu gerçeği kavrayınca, “Ne zaman siyaset yapacağız?” sorusuna yanıt alamayışımın nedenini de kendiliğinden öğrenmiş oldum.

Yurtta ve dünyada olan bitene nasıl bakacağını ve meseleleri nasıl ele alacağını bilemeyen bir örgütte maksimum siyaset, işleri Atatürk’e yüklemek oluyor.

Oysa bugünün dünyasına dair solda yeni bir şey söylemek için, çağın bilgisine ve sağlam bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor.

Küresel düzenin günlük yaşama etkileri bütün ağırlığıyla kendini hissettirirken, bu meseleye dair kafa yormak yerine birbirinin altını oymak, seksen sonrası CHP klasiği olarak değerlendiriliyor.

CHP örgütlerinde karşılaştığım manzara aşağı yukarı hep aynıdır; Hayallerini yitirmiş, enerjisi tükenmiş örgütler, dogmatik Atatürkçülük ve AKP karşıtlığı üstüne inşa edilmiş siyaset…

Sosyal demokrasi fikri kaldığı yerde duruyor. Sosyal demokratların, küresel dünya düzeninde yeniden yapılanmakta olan başat dünya problemleri yoksulluk, istihdam, üretim ve doğa hakkında nasıl politika ürettiklerini bilmiyoruz. Sosyal refah devletinin geleceği meçhul; sosyal refahı mümkün kılan ekonomideki “fazla” artık sistemde yok ama bunu sorun eden de yok..

 
İktidarın yaptıklarına ettiklerine sadece kızmak ve eleştirmek, muhalefet yapmaktır ama muhalefet olmak değildir.
 Bu göz ardı edilen ayrıntı yüzünden, muhalefet yapan ama muhalefet olamayan siyasal partilerin seçmenleri huzursuz, partilerine duydukları güven giderek azalıyor.

Ha keza, CHP’de başlayan yenileşme sürecinde siyasetin bu denli kısırlaşması da seçmenlerde umutsuzluğa yol açıyor.

İktidarın sürekli önünü açan, salt karşı çıkmaya dayalı siyaset sürdürülürse, önümüzdeki genel seçimlerden sonra ortaya çıkması muhtemel siyasal boşluğu yeni siyasi partilerin doldurması kaçınılmaz olacak. İlk sınav, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde verilecek.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri CHP’nin içini çok fena karıştırdı. “Cumhurbaşkanını halk seçecek ve sağın oyu %70 dolayında; Köşke sağdan bir aday çıkacak.” Bu gerçekle yüzleşmek CHP’lilerin zoruna gidiyor.

Sağın birinci adayı Erdoğan’ın ise derdi başka; Türkiye’yi istiyor… Dönüştürecek… Yani köşkte rahat durmayacak… Bu koşullarda, yine sağdan bir adayla Erdoğan’ın önünü kesmek, belki de atılabilecek en doğru adımdı…

Öte yanda, muhafazakâr Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını tartışan CHP’de, yerel yönetimler iftar yemeği yarışında, ilçe başkanları kandil kutlamalarında mesaj yarıştırıyor. Kim daha muhafazakâr, kim daha dindar, ben artık karıştırıyorum. Belli ki solculuğu da, dünya işlerini de Allah’a havale etmişler, kendilerini öbür dünyanın işlerine vermişler.

Kanımca, Cumhurbaşkanlık yarışında başarılı olamazsa, İhsanoğlu, CHP Genel Başkanı olmayı denemeli. İnanın hiç sırıtmaz. Hem böylece, bakarsınız, CHP’nin sorunlu hale gelen parti kimliği de sağda yerini almasıyla kökünden hallolur…

“CHP’de siyaset yapmak” diye yazıya girdim, bakın bu soru beni nerelere getirdi...

Ben CHP’de siyaset yapmak için çok uğraştım, ama uğraşılarımın sonu hep hüsran oldu. Bir yere seçilmenin değil, ilkelerin peşinde olduğumu anlattım durdum. Siyaset, ‘ne pahasına olursa olsun, bir yerlere seçilmek’ olmuş bir kere, ne söylesen boş...

İçine düştüğü ideolojik kargaşa ve belirsizlik CHP’yi tüketiyor; Ya ideolojinin bittiğini söyleyip yeni siyasal rotasını çizecek, ya da ideolojik doğrultusunun ne olduğuna yeniden bir karar verecek. Zaman kalmadı; “Altı ok” ile ifade edilen ilkelerin içi hızla boşalıyor, boşaltılıyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz