“Sevgili Mehmet Kuzu’nun ‘Seferihisar farkı’ üstüne yaptığı değerlendirmenin ardından, bu farkın son somut örneğini yazdım. Seferihisar’ın yarattığı fark bir tesadüf değil.”
UCLG, “Birleşmiş Kentler ve Yönetimler Birliği”, dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biridir. Dünyayı on bölgeye ayıran UCLG, her bölge için bir sorumlu seçiyor. Bölge sorumluları “Şampiyon” olarak anılıyor. Birlik, Orta Doğu şampiyonluğuna Tunç Soyer’i seçti.
Dünyanın her yerinden yüzlerce belediyenin üyesi olduğu Birleşmiş Kentler ve Yönetimler Birliği, yerel yönetimlerin ve kentlerin, uluslararası düzeyde ilişkilerini ve işbirliğini inşa etmek için imkânlar sunuyor. Kendi içine kapalı yerelliği ve kapalı ekonomilerini dünyaya açmayı amaçlıyor.
Birleşmiş Milletlerin New York’taki Genel Merkezinde UCLG tarafından düzenlenen 2014 Yılı Gelişme ve İşbirliği Forumunda Tunç Soyer bir konuşma yaptı.
Yaptığı konuşmada, yerel yönetimlerin fikirlerinin sorulmasının çok değerli olduğuna vurgu yapan Tunç Soyer, yerel yönetimlerin başarılı olmasının ülkemizin, bölgemizin ve bütün dünyanın daha iyi yaşanacak bir yer haline gelmesine yol açacağını ve bu alanda sadece ulusal değil, sınır ötesi işbirliklerini de geliştirmek gerektiğini söyledi.
Bu haberi, Tunç Soyer’in görmeye alıştığımız başarılı çıkışlarından bir olarak değerlendirmekle yetinmek de mümkündü, ama ben öyle bakmıyorum; Tunç Soyer’in yaptıklarını kendi bütünlüğü içinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Seferihisar’da, yeni dünya düzeninde yerel yaşam koşulları ve yerel kalkınma modelleri üstüne düşünmemizi sağlayacak doğru işler yapılıyor. Citta Slow ile başlayan, Doğa Okulu ile süren yeni yapılanma, mandalina birliği, zeytin birliği, süt ürünleri üretimi gibi köylünün üretim gücünü artıran uygulamalar, Sığacık’ta pansiyonculuğu destekleyen uygulama, Sığacık pazarı, tohum takası ve bu dönemde desteklenecek olan termal turizm… Bunlar bir çırpıda sayabildiklerim…
Seferihisar’da önemli bir deneyim yaşanıyor, alınan kararlar ve yapılan işler tesadüfler zinciri değildir, bilinçli bir süreç yönetimi sonucu ortaya çıkmıştır. ‘Dünyanın daha iyi yaşanacak bir yer haline gelmesi’ için, sloganların aşıldığı, fikirlerin ete kemiğe büründüğü bir modeldir Seferihisar.
“Köyler yoksa geleceğimiz de yoktur. Doğa, salt bir çevre sorunu veya doğal beslenme meselesi değildir, daha kapsayıcıdır. Yerel kalkınma, bu sorunların bağlamında ele alınmalıdır.” Seferihisar deneyimi işte bu farkındalığı yaratıyor.
Yerelden ulusala ve uluslararası alana uzanan katılımcı ilişkiler, herkes için daha iyi yaşanacak bir dünyanın yolunu açacaktır. Bu yol, katılımcılığı dünya ölçeğinde yaygınlaştırırken, daha adil ve daha özgür bir dünyanın kurulmasının önündeki engellerin de kalkmasına katkı yapacaktır.
Tunç Soyer, yaptıkları, temiz zihni ve engin düşünce ufkuyla gerçek bir öncüdür. Öncülüğünü söylemek için öyle çok da kuramsal açıklamalara gerek yok; “İyi insanlar iyi şeyler yapsınlar diye yol açıyor.” Tam da sorunun ortaya çıktığı yerde duruyor ve çözüm yollarını zorluyor. Onun yanında olmak, onunla birlikte mücadele etmek insana iyi geliyor. Doğru ve büyük hedeflere yürümeyi biliyor. Tunç Soyer gerçekten kabına sığmıyor; Zaten sığmasın da… Seferihisar’dan yola çıktı, bu şehre, bu ülkeye, bu dünyaya doğru yürüyor, herkes için yaşanabilir bir dünya kurulsun diye…
Dünya ve insanlık adına her şeyin kötü gittiği bir yüzyıldayız. İyimser olmak için nedenlerimiz hızla tükeniyor. Ülkemin sabahlarına endişeli ve umutsuz uyanan insan sayısı gün be gün artıyor.
Bunca umutsuzluğun, zorluğun, çaresizliğin ortalık yerinde, Seferihisar’dan bir umut ışığı yükseliyor; İyi şeyler yapmak isteyen iyi insanların yeni mabedi Seferihisar’dan...
Sayfa başına git