MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Din siyasallaşınca
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ağustos 2017 Çarşamba

Din siyasallaşınca

İnsanın Tanrı ile meselesi var. İnanıyorsa, insanın inancının zaruri kıldığı hayat tarzını içselleştirmesi, hayatına ona göre çeki düzen vermesi gerekiyor. İnanmıyorsa, insanın Tanrı’nın varlığına neden inanmadığını izah etmesi gerekiyor. Her iki durumda da Tanrı bilgisine ihtiyaç var.

Ateizm şimdilik kenarda dursun; işimiz dindarlar ve kutsal metinlerle…

Kafamdaki soru şu; Tanrı varlığından yola çıkarak evrenin varoluşunu izah eden insan, din öğretilerinin hayatı düzenlemesine itiraz edebilir mi? Peygamberlere ve kutsal kitaplarına rağmen, “biraz inançlı” olmak mümkün mü? Mümkünse, Tanrı’nın ve kutsal kitapların mutlaklığı ne olacak?

Bu soruları sormaktan muradım, inanç alanını kamusal yaşamdan ayırmanın ne ölçüde mümkün olduğunu ve dindarlara ne ifade ettiğini anlamaya çalışmaktır.

Tanrı ve buyrukları, inananlar için “biraz var biraz yok” olamıyor. Olursa, bütünlüğü bozulan inancı top yekûn reddetmenin önünde engel kalmaz. “Laiklik dinsizliktir” demelerinin nedeni de budur. Dinin hayatın bütün alanlarını düzenlediği, kutsal kitapların bunu mümkün kıldığı koşullarda, şeriat isteyen dindara ne denebilir?

Öyle görünüyor ki sorun, “biraz ondan biraz bundan da olsun” diyen eklektik düşünceden kaynaklanıyor. Aydınlanmanın ve modernizmin getirdikleri din dışı bir hayatı desteklerken, Tanrı’yı salt ritüeller evreninde ibadetle sınırlı bir alanda tutmak fikri, dindarları tatmin etmiyor. Ve bu çelişki, siyasetçiler tarafından acımasızca istismar ediliyor; kimi zaman her iki cenahı uzlaştırmak adına, kimi zaman da çatıştırarak…

Olan biteni galiba yeniden söylemek gerekiyor. Dindarların ve dindar olmayanların bir arada yaşayacağı toplumsal alan, laisite ve sekülaritenin çizdiği sınırlara sığmıyor. Dindarlar buna itiraz ediyor. Dindarların öngördüğü toplumsal yaşam biçimi ise, diğerleri tarafından benimsenmiyor. Yeni bir toplumsal mutabakat gerekiyor. Veya yollarımızı ayıracağız.

Yeni bir toplumsal mutabakatın zarureti herkesin malumu olmakla birlikte, bu meselenin problematiği çok netameli; Din aynı zamanda bir yaşam biçimi önerdiği için, siyasallaşması kaçınılmaz olmanın yanı sıra, siyasallaşan din diyalog yollarını kesiyor.

Belki de dinin siyasallaşmasını yadırgamak yerine anlamaya çalışmak gerekiyor, meseleyi nasıl ele alacağımıza karar vermek için... Ancak, anlamak arzusu, siyasallaşan dinin getirdiklerini kabul etmeyi gerektirmiyor.

Kamusal yaşamda din normları sorunu, batı toplumlarında büyük ölçüde çözülmüş olmakla birlikte, islam toplumlarında çözülemediği gibi git gide daha çetrefil bir hal alıyor.

İslamiyetin kutsal kitabında, devletin ve toplumun nasıl yönetileceğine dair çok açık ve ayrıntılı hükümler var; özellikle Medine’de gelen üçüncü bölümde… Yanı sıra, doğu kültürüne özgü despotizmin etkilerini de göz önünde bulundurursak, meseleyi nasıl ele alacağımız veya batı düşünce yöntemine dayanarak neden çözemediğimiz ortaya çıkar.

Doğu ve batı kültürlerinin kesiştiği topraklar üzerinde yaşıyoruz ve görüyoruz ki bu iki kültür birbirini dışlıyor. 90 yılın ardından, Aydınlanma düşüncesinin ve modernitenin getirdikleri elan toplumun en az yarısı tarafından kabul görmüyorsa, bunun nedenini, doğu toplumlarının batı normlarını benimsemediği gerçeğinde aramak gerekir.

Cumhuriyet değerleri dediklerimize, sekülariteye ve laisiteye bağlı olanlar, bu toprakların batılılarıdır. Siyasallaşan islamın vaat ettiği hayatı benimseyenler ise, bu toprakların doğulularıdır. Bu ayrışmayı yok sayarak ülkenin içinden geçtiği büyük bunalımı aşmak mümkün değil.

Hepimizin içinde yaşadığı sosyal gerçeklik gösteriyor ki; Ya islamcılar siyasallaşma davalarına ihanet ederek laik Cumhuriyet’e boyun eğecekler ve uzlaşma kapıları açılacak, ya da uzlaşma olmayacak.

Uzlaşma yoksa neler olabileceğini insan düşünmek bile istemiyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 16 Ağustos 2017 Çarşamba 10:50
Yazı umutsuz/karanlık ama gerçekçi bir tablo çiziyor... Uzlaşma olmadığı takdirde bu ülkeye yazık olacak.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz