MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Şimdi mi aklınıza geldi?
Tayfun MARO
YAZARLAR
2 Ağustos 2017 Çarşamba

Şimdi mi aklınıza geldi?

Kılıçdaroğlu’nun tek kişilik adalet yürüyüşünden beri, hak-hukuk-adalet savunuculuğu çok revaçta… Ana muhalefetin “adalet” talebi ses getirdi. İktidar ise öfkeli; “Allah gözünüzü doyursun daha ne adaleti!” diyecek de, diyemiyor.

Adaletsizliğe karşı çıkmak elbette olması gereken ve anlaşılır bir tepkidir. Ancak, adalet vaadini anlamakta zorlanıyorum. Öyle vaat ederek olacak gibi değil, iş çığırından çıkmış bir kere…

İnsanın sorası geliyor; Bunca yıldır aklınız neredeydi? Bu saatten sonra, İslamcıların adaleti üstüne adalet olur mu? Nitekim, olmuyor ve bu yüzden de kavga çıkıyor.

Sadece hukuk mu, okullarda müfredat programları da değişiyor. İslamcı düşünceyi ve islam kültürünü hâkim kılacak yeni kültür politikaları oluşturuluyor. Bu nedenle, adalet meselesini, gerçekleştirilen dönüşümün kendi bütünlüğü içinde ele almakta yarar var. Sistem dönüştürülüyor, İslama dayalı başka bir düzen kuruluyor.

Radikal bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyoruz; sürecin getirdikleri oldukça sarsıcı etkiler yapabiliyor. Sarsıla sarsıla dönüşüyoruz; daha çok müslüman, daha az laik, daha çok doğulu, daha az batılı, daha çok Türk, daha az Kürt olmak gibi…

Tehlikeli bir şekilde dengemizi bozan arada kalmışlık ve kimlik curcunası, bir kere daha, siyasal alanı otoriter rejimlere açık duruma getirdi. Yüzyıllık toplumsal mutabakat çöktü. Türkiye, batı-doğu ekseninde yeniden geriliyor. Yeni bir dil kurmak ve her şeyi yeniden söylemek lazım.

Bu arada, İslamcı düşüncenin, yerli ve milli kimlikle de olsa, bu sorunun üstesinden gelemeyeceği görüldü. Bir araya getirmek, bir arada tutmak yerine, birbirini itme potansiyeli olan grupların farklılıklarını öne çıkararak kendi siyasal alanını konsolide eden iktidar zümresi, sorunun çözümü değil ama parçası olduğunu gösterdi.

Gerçek şu ki, islamcı rejim artık kendi yoluna gitmek istiyor. Araç olarak gördüğü demokrasiyi tramvaya benzeten islamcı muktedir, ineceği durağa geldi. Ne yapsın, inecek!..

Muktedirin hangi durakta ineceği belli olunca, nedense, İstanbul burjuvazisi ve Batı rahatsız oldu ve harekete geçti.

Bu saatten sonra bir kahraman yaratmak! Hem de yapılan hataların sorumlularından olması gereken bir kişiden! Umarım, barış havariliği ve Nobel barış ödülü yeterli olur...

Doğrusu, Kılıçdaroğlu’nun 450km adalet yürüyüşü ve hemen ardından Nobel barış ödülüne aday gösterilmesi, bende sahicilik duygusu uyandırmadı. Bu gösterinin toplumda yeterince karşılığı olduğundan hiç emin değilim.

Tamam, herkes için adalet istemek, kulağa hoş geliyor. Fakat o adaletin bu ülkeye geçmişte de pek uğramışlığı yok ise, söylenenlerin inandırıcı olması için çok daha güçlü argümanlara ihtiyaç olmalı. Oysa ben, “hak, hukuk, adalet” diyerek ortalıkta dolaşan CHP’lilerden fazlasını pek göremiyorum. Bir de, içerdeki arkadaşlarıyla dayanışma eylemleri yapan sol gruplar var ki onlar her zaman vardı.

Durum sıkıntılı, seküler alan günbegün daralıyor. Şimdi de müftülükler nikâh dairesine dönüşüyor. Dinin gerektirdikleri gündelik hayatı yönetmeye başladı. Kutsal sayılanın baskın hale gelen karakteri, bütün hayatı kuşatacak. Seküler hayatın din normlarına fazla direnme şansı yok. Toplumda eğitim düzeyi çok düşük. Yoksulluğuyla baş edemeyen, geçim derdiyle boğuşan, borç altında ezilen insan sayısı çok fazla, toplumun direnci büyük ölçüde kırılmış. İnsanlar her şeye razı…

Toplumun neredeyse yarısı bir otokrat tarafından yönetilmeye karşı çıkıyor olmakla birlikte, bu gidişi durduracak bir örgütlülük olduğunu söylemek zor. Daha alınacak epey yol var ve bu yolun nasıl gidileceğine dair bir konsensüs henüz oluşmuş değil.

Toplumu ikna edecek bir dil, bir ortak program ve bir toplumsal mutabakat metni ile ortaya çıkacak ve topluma umut, güven verecek siyasal harekete şiddetle ihtiyaç var.

Ve Kılıçdaroğlu’nun böyle bir siyasal harekete, bütün olumsuzluklara rağmen, öncülük edeceğine dair güçlü işaretler var. Kafamızda soru işaretleri, düştük Kılıçdaroğlu’nun peşine… Bakalım, neler yaşayacağız!

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 5 Ağustos 2017 Cumartesi 16:19
"Yeni devlet kuruyoruz" diyen adam(!) Anayasa suçu işlemiş olmuyor mu?
 
 4 Ağustos 2017 Cuma 18:55
Kamuda ya da üniversitede türban yasağı saçmaydı. Buna karşı olmak da saçma ancak ilkokula türban indirmenin amacı başkadır. Toplum mühendisliğidir. Ufacık çocuklar din, türban nedir bilmezler. Okulları kız-erkek diye ayırmak, tek tek okulları imam hatip yapmak, insanları zorla o okullara mecbur bırakmak da toplum mühendisliğidir. İsteyen gidiyor gibi bir durum da yok. Ülke adım adım İslam cumhuriyetine gidiyor. Artık açık açık TV'lerde "yeni bir devlet kuruyoruz, liderimiz de Erdoğan" demeye başladılar. Bu sözler tehlikeli sözlerdir. Yeni devlet kuruyoruz ne demek? Eskisini açık açık yıkacağız diyorlar. Bu söylemlerin terör örgütlerinden farkı nedir? Mevcut durumu yani laik cumhuriyetin yıkılmasını muhalefete oy verenler niye kabul etsinler? Devletin dini olmaz dedikçe birileri din düşmanı yaftası yapıştırıyorlar. İsteyene dini eğitim verilir, okulları da olur ancak bu iş zorunlu olursa, dindar nesil yetiştireceğiz denirse amacı farklıdır. Ülke adım adım İran oluyor diye yıllardır söylüyoruz ama yol yaptılar cevabı geliyor. Etrafımızdaki mezhep savaşlarından da mı ders alınmıyor? ülke nereye gidiyor? Her gün ayrı bir olay. Olaysız bir gün yok. toplum inanılmaz bölündü, siyasilerde yaptıkları açıklamalar ile ateşi körüklemeye devam ediyorlar.
 Lombak
 3 Ağustos 2017 Perşembe 22:46
Oturduğu yerden iktidara eleştiri yağmuru üreten siyasetçiler değil mevcut durumu halkının kabul edeceği şekilde çözümlerle iyileştirecek politikalarla halkın önüne çıkan siyasi liderler bekliyorum. Ben de zamanında türbana karşıydım ama verilen hak geri alınmaz. Onlar bu hakları söke söke aldılar. Biz izledik. "Koruyucu" diye düşünülen kurumlar ya bunlara makam devretti ya da topluca istifa ettiler ve bu mücadeleyi biz (laikler) kaybettik. Artık barışıp ortak ülke hedeflerine kilitlenmeliyiz. Yaşam tarzı eleştirilerini ve kimlik siyasetini terk etmeliyiz. Vatandaşlarının bir kesimini aşağılayıp aşağılayıp ilerlemiş ülke yok.
 Zafer Zafer
 3 Ağustos 2017 Perşembe 14:50
Kılıçdaroğlu'na ne kadar güvenilebilir ki Sn.MARO?.. Ana muhalefet lideri olarak bugüne kadar Erdoğan'ın oluşturduğu yapay gündemlerin peşinden acemice koşmaktan başka ne yaptı?.. Bir "adalet yürüyüşü" yapıp sonra sesssiz sedasız köşesinde oturmakla olmaz bu işler... 1960'lı yıllarda 7 (evet sadece yedi) TİP'linin mecliste yaptığı gümbür gümbür muhalefete bir göz atsın da nasıl muhalefet yapılırmış öğrensin.
 Coşkun Eken
 2 Ağustos 2017 Çarşamba 23:49
Bunları sizlere beş sene evvel anlattigimda burun kivirmistiniz çünkü ben Atatürk cuydum ulusalciydim aklınız daha yeni başınıza geliyor
 
 2 Ağustos 2017 Çarşamba 17:24
Bangladesh vb ülkelerdeki insanlar açlık , fakirlik ve pislik içinde yaşıyorlar. Kadınlar 2.sınıf vatandaştır. Şiddet , küçük yaşta zorla evlendirme hepsi vardır. Dandik bir işte çalışsa ne olur çalışmasa ! :) 40 milyon aç insan var oğlum orada :(
 
 2 Ağustos 2017 Çarşamba 15:59
Kadınlar iş gücüne katılınca sorun bitiyor mu ? Yahu bugün İran' da kadın bakan var ama kadınların sokakta saçı gözüküyor diye gözaltına alınıyorlar. Mini etkili kadın video çekip internete koyunca Arabistan karışıyor :) kadınlar araba kullansın mı tartışması yapılıyor :) Bu ülkeye şeriat İran gibi zaten gelmeyecek , gelmiyor da yıllara yayıyorlar. Bir sabah bakmışsın İran oluvermişiz. Bugün türban ilkokula kadar indi. Zorunlu din dersi hala var. Laik Cumhuriyet yönetim biçimi olan bir ülkede zorunlu din dersi niye var ? Okullar kız erkek diye ayrılıyor. Bakıyorsun insanlar zorla imam hatiplere mecbur bırakılıyor. Din adamlarına resmi nikah yetkisi verilmesindeki amaç nedir ? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı kendi ağzı ile ben şeriatçıyım diyen birisi. Ülkeyi 15 yıldır ben mi yönetiyorum? Devletin önemli kurumlarını alnı secdeye deyiyor diye tarikatlara ben mi teslim ettim ?
 Lombak
 2 Ağustos 2017 Çarşamba 13:24
İran devriminin okuması artık 1979'daki gibi yapılmıyor. Anti-emperyalist yanı ön planda. Ayrıca, "laik iktidarlar" dönemimde bile kadınların işgücüne katılım sorunu halledememiş bir Türkiye Cumhuriyeti devletinden devletten bahsediyoruz. Diğer yanda Endonesya, Bangladesh gibi en kabalık müslüman ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranı %50 lerde , aşağı yukarı Avrupa standartlarında. Yani konu bundan sonra (dış görünüm üzerinden) dışlayıcı laiklik değil, Kadın ve erkeğin eşit olarak işgücüne katılımının sağlanıp hanehalkının gelirini artırmak olmalı. Yaşam tarzı üzerinden siyaset ülkemizde daima başarısızlık getirecektir. Ayrıca bu ülkede şeriat vs. asla gelmeyecektir. Türk kültürüne aykırı çünkü. Bünye kabul etmiyor bunları. Vazgeçin bu vesveselerden.
 
 2 Ağustos 2017 Çarşamba 11:48
İran'da devrim bir anda oldu; bizde de yıllara yayıyorlar. Laik Cumhuriyet elden giderse bundan en çok kadınlar etkilenecek ama farkında değiller.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz