MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Olağan dehşet halleri
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Ağustos 2017 Salı

Olağan dehşet halleri

Gündelik hayatın olağan akışına şiddet de dâhil oldu. Şiddet karşısında artık dehşete düşmüyoruz. Şiddeti kanıksadık, biraz ara verse, meraklanıyoruz…

Hızlı bilgi ve görüntü akışı içinde zihnimize kazınan şiddet karşısında insan artık öyle kolayına dehşete kapılmıyor. Hâlbuki insanlık durumu her an daha kötüye gidiyor. Akla gelen kritik soru: Daha ne kadar kötüye gidebilir?

Şiddet sıradanlaşıyor, dehşet anlamsızlaşıyor. Yüce kurumlar, kült kişilikler, kutsal davalar gündelik hayata yön verirken önümüze konan değerler, yaşamaktan daha değerli addediliyor. Bunları savunmak için şiddete adeta meşruiyet kazandırılıyor. “Asmayalım da besleyelim mi!” “Kafalarını kopartacağız!” “Ölümü ölümle korkutacağız!” “Kefen giyip yola çıktık…” diyebilmenin meşruiyeti…

Ölmeye ve öldürmeye bu kadar teşne olmak, insanın ruhunu bozuyor, yaşama sevincini dizginliyor.

Uygarlık âleminde, kutsal sayılan davalar için ölmek, kişiyi yücenin yücesi konuma yükseltirken, hayatta olanların elan yaşıyor olmaktan neredeyse utanç duyması, uygarlığın nasıl bir Dünya vaat ettiği konusunda hepimizi çok düşündürmeli.

Kutsal sayılan bütün değerler, koşulsuz itaat gerektiren bütün durumlar, muktediri daha muktedir yapıyorsa, zalimi daha zalim yapıyorsa, sorun, dizleri üstüne çöken insandadır.

Ölmek veya öldürmek, her iki fiile de dava için yüceltilerek meşruiyet kazandırıldığında, kimimiz ölerek kimimiz öldürerek davaya hizmet ederiz. Kesik insan başı elinde yürümek veya cansız insan bedenini sürüklemek, davaya hizmetin karinesidir.

Bu şekilde yüceltilmiş cinayetlerle gelen zaferlerin üstüne inşa edilen devlet düzeni ve o düzenin getirdikleri, ölümle hemhal yaşamın da koşullarını hazırlıyor. Ve bir kere bu yola girince, birbirini yok etmek üzere örgütlenmiş gruplar, ölmeye ve öldürmeye hizalanıyor. Tıpkı 1400 yıldır müslümanların birbirine yaptığı gibi… Tıpkı 30 yıl süren din savaşı yapmak gibi… Tıpkı ulusların birbirinin kanına susaması gibi…

Birbirimizi öldürüyoruz; çünkü muktedirler bizden birbirimizi öldürmemizi istiyor. Söylerken bile insanın kanı donuyor ama gerçek bu… Yeryüzünün efendileri dünya nimetlerini rahat rahat paylaşsın diye, büyük yalanların peşinde, ölmeyi ve öldürmeyi benimsiyoruz.

Yüce ideallere hizmet eden bütün ölümler barış adına ise, bilmeliyiz ki barış hiç gelmeyecektir. Barış, sadece ve sadece, soluklanıp yeniden savaşmak için verilen aradır.

Şiddet, toplumları yönetmenin araçlarından biri olarak devletler tarafından kullanıldığı sürece ne kalıcı barış gelir ne şiddet biter.

Bölgemizde kurulan ölüm panayırlarında, Trump, Putin gibi çığırtkanlar ve çömezleri ölüm satıyor. Müzayedelerde, haklı cinayet formatlı paketler açık artırmada… Herkes kendine uygun ölümler buluyor o pazarların en serbestinde… Müslüman veya Musevi, Sünni veya Şii, Kürt veya Türk, Arap veya Acem… Bütün karşıtlıkları ve farklılıklarıyla bölgenin insanı adeta ölüme zar atıyor.

“Sen bana kurşun sık, ben seni linç edeyim” mutabakatında ortaya çıkan icazetli ölüm metni, kurulmakta olduğu söylenen yeni devletin manifestosu gibi…

Birbirinin varlığına tahammül edemeyenlerin içinde büyüttüğü nefret, ortalıkta kol gezen şiddete ilham veriyor. Dehşete düştüğümüz anlar, gündelik hayatın olağan akışına dâhil oldu.

Aynı topraklar üzerinde bir arada yaşamak için nedenlerimiz hergün bir bir ortadan kalkıyor. Dönüşü olmayan bir yola ya girdik ya girmek üzereyiz. Nasıl bir lanet varsa üstümüzde!

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zafer Zafer
 12 Ağustos 2017 Cumartesi 14:05
Emperyalizmin en önemli silahlarından biri de etnik karşıtlıklardan olduğu kadar elbette ki din ve/veya mezhep ayrılıklarından da yararlanmaktır... Ve şu anda en elverişli kozları/hedefleri de az gelişmiş/gelişmemiş etnik/din/mezhep toplumlarıdır... Bu gerçeği hiç kimse/hiçbir teori yadsıyamaz...Yorumumda Türk, Kürt, Acem, Müslüman vs bu nedenle anılmıştır.
 Lombak
 10 Ağustos 2017 Perşembe 16:22
Berlin Duvarı yıkıldığı yılların ertesinde Pet Shop Boys isimli pop grubu "go west" isimli bir şarkının coverini yapmıştı. Orijinal şarkıda ABD'deki gaylerin San Francisco'da rahat edecekleri ima ediliyordu. Pet Shop cover'ında ise Sovyet Bloğunun Batıya karşı kaybettiği söyleniyordu. Eski doğu bloğuna bağlı Avrupalılara yönelik bir beyin yıkama operasyonu olan şarkı Grammy de almıştı. Narakarat şöyleydi: "Batıya gidin orada yaşam barışçıl." Tabii ki tam bir yalandı. Hele 2017'den 1993'e baktığım zaman batıda hayat hiç de artık barışçıl değil. ABD'de de polis her yıl 1000 kişiyi vurarak öldürüyor. Meksika'da her ay 2000 kişi çete savaşlarında ölüyor. Avrupa'da sokaklarında sürekli ölümlü saldırı vakaları var. Polonya ve Macaristan AB'den ve kadife devrimci (darbeci) enstrümanlarından bıkmış vaziyette. Yani bu emperyalistlerin birbirine düşürmek için din seçtiklerini düşünmüyorum. Bunlar için önemli olan silahlar susmasın, silah fabrikalarında siparişler azalmasın. Aynı topraklar üzerinde yaşamak konusuna gelince. Sen devlet olarak hendeklerin belediye araçları ile kazdırılmasına, sehirlerin silah ve bombalarla doldurulmasına göz yumar, ayrılıkçılarda özgüven patlamasına neden olursan, sonra da 1,5 sene içinde başarılı operasyonlar yürütüp bölünme(çözüm) süreci öncesi koşullara geri dönersen, tabii ki adamlar bir arada yaşamak için daha isteksiz olur. Sen baştan ayrılabilecekleri umudunu vermişsin, olanak tanımışsın, onlar da silahlanmış, böyle bir psikolojik kopuş AKP'nin en büyük hatası. Sen neden baştan böyle bir umut verdin? Kopma noktası burası zaten. Ancak TC ülke bütünlüğü anlamında önüne bakacaktır. Çünkü asıl olan bugünkü koşullardır. Geçmiş geçmişte kaldı. Ancak örneklerden yararlanabiliriz. Atatürk dönemi aynı zamanda mübadeleler, nüfus değişimi dönemidir. Toprak vermeyiz, karşılıklı nüfus değişimi olur gerekirse. Türkiye'nin önünde çok sayıda alternatif görüyorum.
 Zafer Zafer
 8 Ağustos 2017 Salı 18:29
Evet Sn.MARO, ölenler/öldürenler belirttiğiniz gibi hep Türk, Kürt, Acem, Arap, Musevi veya Sünni'siyle Şii'siyle Müslüman... Uçlarda gezinen istisnalarını saymazsak hiç Fransız, İngiliz, Alman, İspanyol veya Kuzey Avrupalı yok aralarında... Ne tesadüf(!) değil mi?
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz