MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İşte Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı şey…
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
6 Ekim 2017 Cuma

İşte Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı şey…

AK Parti’de yaşananlar (istifası alınma, istifa ettirilme, görevden alınma vs) çoğumuza garip, anlaşılmaz geliyor olabilir. Ama yaşananların o cephede yadırganmadığını, hayatın akışına aykırı bulunmadığını görüyoruz. Türkiye’nin hatta dünyanın en büyük metropolünün belediye başkanı istifa etti. Etti mi ettirildi mi tartışmalarının gölgesinde ‘Kendimi dine, İslama adayacağım’ gibi herkesin anlam veremediği birkaç satırlık yavan açıklamayla 13,5 yıllık mazbatasını bıraktı.
Başkanlık, makam ve mevki aşkıyla nam salan Düzce Belediye Başkanı da birkaç satırlık açıklamayla çekip gitti. Sırada AK Parti’nin CHP’den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı gibi çalışan Ankara’nın 23,5 yıllık başkanı Melih Gökçek’in olduğu konuşuluyor.
Hatta Balıkesir, Bolu, Nevşehir vs…
Bazılarımız bu durumu anlamıyor. Bazılarımız yadırgıyor, eleştiriyor. Söz konusu Melih Gökçek bile olsa “Seçimle gelen seçimle gitmeli” türünden eleştirel paylaşımlara rastlıyoruz sosyal mecralarda.
Ama bu türden eleştirilerin daha çok toplumsal ve siyasal muhalefet cephesinden geldiğini, AK Parti tabanından ‘tek tük ve cılız seslerin’ dışında ‘dışa yansıyan’ bir durumun olmadığı görülüyor.
Neden? Meseleyi sadece Erdoğan’ın ifadesiyle ‘dava’ kavramıyla açıklamak mümkün mü?
Yoksa başka bir pencereden mi bakmalıyız?
16 Nisan sonrası kaleme aldığım bir yazıda ‘ülkenin karpuz gibi’ ikiye ayrıldığının altını çizmiş idim.
Kastım yüzde 49, 51 oy dengesi değildi.
Ülkenin her açıdan bir bölünme yaşadığını anlatmaya çalışıyordum. Biri için Ak olan öteki için karaydı artık. Son 10 yılda en fazla da son 5 yılda yaşanan sosyal kırılmalar ortak paydaları eritmiş ve bizleri tamamen tezat, ayrı kutuplarda kümelenen; cepheleşen bir toplum yapısına doğru götürmüştü. Siyaset kurumunun oyları konsolide etme çabası da bu süreci iyiden iyiye hızlandırmıştı.
Geldiğimiz nokta şudur. Bir kesim için dünyanın en büyük metropollerinden biri olan İstanbul’un seçilmiş başkanının istifa ettirilmesi hatta başbakanın istifa ettirilmesi bile normal, sıradan bir durum… Adına ‘dava’ denilen kavram her şeyin, herkesin üstünde..Adına ‘Reis’ denilen kişi tartışılması teklif bile edilemeyecek derecede kutsal…
Ya diğer kesim… Referandumda ‘Hayır’ diyen bu kesim demokrasiyi öncelik, hukuku üstün kabul ediyor, etmek istiyor. Tüm bu olanları ‘tek adamcılık’ olarak tanımlayıp söz konusu Melih Gökçek bile olsa ‘adalet’ talebinde bulunabiliyor.
İşte karpuz gibi ayrıldığımız nokta burası…
Bazılarımız için İstanbul’un, Ankara’nın oylarıyla göreve gelen belediye başkanlarının hatta delegelerin oylarıyla görev yapan il, ilçe başkanlarının istifalarının alınması/verilmesi davaya hizmetin, Reis’e sadakatin bir gereği olarak kabul görürken, bazılarımız için bu tablo tek adamcılıktan başka bir şey değil… İşte bir kesimin sessizce kabullendiği tablo karşısında diğer kesimin şaşkınlığını ancak bu pencereden bakarsak görebiliriz.
Öte yandan istifa tek taraflı bir tasarruftur. İstifa etmek demokrasilerde vardır. Hatta kimi durumlarda istifa seçilmişler için en erdemli seçenektir. Türkiye’de son 15 yılda son ÖSYM Başkanı dışında bu seçeneği kullanan olmasa da Hollanda Savunma Bakanı Jeannie Hennis daha dün BM adına Mali’de görev yaparken ölen iki Hollanda askeri için kendisini sorumlu hissederek istifa seçeneğini kullandı.
Ama istifası alınmak diye bir deyimle bizler AK Parti sayesinde tanıştık.
Görevden almıyor, onun yerine istifasını alıyor. AK Parti’nin yönetim bilimine kazandırdığı yeni bir terim yeni bir uygulamaydı bu. Yeni dediysek o kadar da yeni değil… Yıllardır teşkilat revizyonunda il, ilçe başkanlarının istifası alınıyor. Sıra belediye başkanlarına gelince toplumun daha geniş bir kesimi bu uygulamadan haberdar oldu.
AK Parti cephesindeki tepkisizliğin tek sebebi dava bilinci falan değil. Lider Erdoğan çok güçlü… Öte yandan ortada adına FETÖ denilen büyük bir ‘kara delik’ var elinde. Ben astronomiye uzağım ‘kara delik’ de nedir bilmiyorum diyorsanız filmlerde ya da ofislerde görmüş olabileceğiniz ‘kağıt öğütme makinasını’ da düşünebilirsiniz. 15 Temmuz’un ardından Türkiye’nin nefretini kazanan FETÖ tam bir öğütme makinası misyonu taşıyor şu sıralar. İçine kimi atarsanız atın… Yutuyor ve yok ediyor.
Diğer taraftan bu ülkenin Başbakanı İstanbul Belediye Başkanı’nın istifasından sonra o koltuğa aday olup olmadığı sorulduğunda demokrasi tarihimiz açısından çok önemli bir ifade kullandı.
İyi kötü burada bir işimiz var. Ve o koltuk da şu anda dolu…”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık makamının bile “iyi kötü bir iş…” olarak tanımlandığı/görüldüğü ortamda İstanbul, Ankara Belediye Başkanları’nın istifasının haber değeri bile tartışılır. Neden eleştirilemiyor sorusuna geri dönersek; Erdoğan’ın daha dün yaptığı bir açıklamayı hatırlatmakta fayda var.
“Bir makama getirirken her şey iyi güzel de benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamın boşaltılması istenirken neden yadırganıyor. Benim şanım, şerefim var dersen kurusa bakma ama partinin şanı, şerefi her şeyin üzerindedir”.
Çok net ve tartışmaya mahal bırakmayacak bir açıklama… Özetle “Ben getirdim, ben götürürüm” diyor ‘Dava’nın lideri. Ya Milli İrade! Milyonlarca Ankaralının, İstanbullunun oyu ne olacak?
Bu soruyu Topbaş ya da Gökçek bile sormuyor, soramıyorsa bize hiç düşmez… Demek ki onları o koltuğa getiren Ankaralı, İstanbullu değil Erdoğan’ın kendisiydi. Bu suskunluk bu tabloyu ikrardan başka bir anlama gelmez. Hani sandıkla gelen sandıkla gidiyordu? İşte orada da Sayın Erdoğan’ın yıllar yıllar önce kayıtlara geçen bir sözü geliyor aklıma…
“Demokrasi amaç mı olacak araç mı olacak… Benim için demokrasi araçtır”

Peki, Erdoğan’ın amacı ne? En güçlü olduğu dönemde fırsat bu fırsat partideki iç temizliği tamamlamak mı istiyor yoksa başka bir derdi mi var? Evet, partideki başta FETÖ olmak üzere zararlı yapılara temas etmiş şahısları temizlemek Erdoğan için bir amaç olabilir. Ama asıl olan yüzde 51’e giden yolda yaratılmak istenen sosyal/siyasal algıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki yıldan az bir zaman kaldı. Ve Erdoğan’ın yüzde 51’i bulmak gibi büyük bir derdi var. 16 Nisan’da tartışmalı da olsa bu oran yakalanmış olabilir. Ama İstanbul ve Ankara’nın da aralarında bulunduğu önemli metropollerde her şeye rağmen ‘Hayır’ oylarının önde çıkması iki yıl sonrasına dair kâbus senaryolarını haklı çıkarıyor.
Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce yapılacak yerel seçimlerde. Getirilen yeni sistemde cumhurbaşkanı olacak kişi ‘başkan’ yetkileriyle donatıldığından, ‘olmak ya da olmamak meselesi’ olarak görülen 2019 seçimleri her şeyin ve de herkesin feda edilebileceği anlamına geliyor.
Partide ‘metal yorgunluğu var’ diyerek derin bir neşter vuracağının sinyallerini çok önceden veren Erdoğan, gerekirse kendisi dışında herkesi değiştirebilir. Tam da siyasal tabanda ‘yeni parti’ hareketliliğinin, heyecanının yaşandığı süreçte seçmeninin karşısına yeni değilse de yenilenmiş parti olarak çıkmak isteyebilir.
Erdoğan’ın yaptığı doğrudur, yanlıştır. Hukukidir, demokratiktir, değildir… Bunlar tartışılabilir.
Ama yaptıklarını yapmaktan hatta fazlasını yapmaktan başka seçeneği olmadığı da ortada…
Yeni partinin büyük bir toplumsal dalga yakalama ihtimaline karşı alınacak en kati önlem yenilenmiş bir partidir. Yahut yenilendiği düşünülen bir partidir.
İşte bana göre Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı tam olarak budur.
 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 süleyman
 9 Ekim 2017 Pazartesi 09:08
İyi kötü bir işimiz var diyen bir başbakan yazmışsınız.O hayat felsefesinde olmasa siyasi hayatı olmazdı.Bir bakın kendi iradesiyle aldığı bir siyasi karar varmı ?.Recep Tayyip Erdoğan zaten buydu ben buyum diyordu .Sizler şimdi yazıyorsunuz hepsi bu .
 Görünmeyen
 6 Ekim 2017 Cuma 22:46
15 yıldır kayıtsız şartsız Ak Partiye oy veren eğitim düzeyi yüksek kesim artık konuşuyor, soru soruyor ve eleştiriyor.Başlık ekonomi.Birde Akşener grubu kimse inkar edemez Ak Partililerden destek görmeye başladı.Millet ötekileştirmekten bıktı.Dünyada ki her canlının bir ömrü, üretilen her ürünün son kullanma tarihi vardır.Herkes kötü sadece ben iyiyim, herşeyi ben bilirim derseniz bir bakarsınız etrafınızda hiç kimse kalmamış.Biat bitti çünkü milletin artık cebinde parası yok, dava karın doyurmuyor.
 Yorumcu
 6 Ekim 2017 Cuma 22:07
Siz gördüğünüz kadarını biliyorsunuz,oysa hala teşkilat değişiminde REIS söz sahibi değil. Bilge ve il Koordinatörleri, sorumlu oldukları il milletvekilleri ile koordineli çalışarak hareket ediyor. Değişim yok, değişiyormuş gibi yapılıyor.Gidenin yerine getirileni incelesinler bağlantılar aynen devam.
 Merkez
 6 Ekim 2017 Cuma 21:55
Evet doğru tespit darısı chp nin başına.
 Zafer Zafer
 6 Ekim 2017 Cuma 20:57
Yerinde saptama/lar... Kutlarım Sn YALDIZ.
 muhalif
 6 Ekim 2017 Cuma 20:11
"kendinden baka her kezi değiştirmekle" parti değişmez ya da yenilenmez..AKP. nin direndiği konulara CB. "FETVA" verince hemen geri adım,MTV.zammında olduğu gibi.CB.geri çekin demeseydi, savunmaya devam edeceklerdi..karar ve değişikliklik merci CB.oluyor, teog değişmeli diyor, değişiyor, futbolda yabancı sayısı düzenlenmeli diyor, düzenleniyor.yani hükümetin bile söz söyleme hakkı yok.en doğrusunu CB.biliyor.partili CB. olarak RTE. AKP.ninde başı. bence "yorgunluk" baştan geliyor.POLİTİKAYI O belirliyor. belediye başkanını değiştirse ne yazar ki?
 Tayyar
 6 Ekim 2017 Cuma 16:42
Illede gençler gelsin deniyor.Ben buna karşı değilim ancak her gelen genç Belediye başkanı başarılı olacak diye bir kural yok.. Örneğin Eskişehir.Yilmaz Hoca kac yasinda ama genclere taş çikarir.Bir kere Belediye Başkanı Öğretmen Avukat Doktor va.olmamalı..
 
 6 Ekim 2017 Cuma 15:47
bence chp de de bu olmalı. Artık izmir belediye baskanları gitmeli. yerine görev askı olan calıskan , genc dinamik adaylar gelmelidir. Kocaoglu ortada, konak ortada, karsıyaka ortada. İzmir chp nin en büyük vitrini ama kullanamıyor.
 KEMAL
 6 Ekim 2017 Cuma 15:47
NASIL YANİ ŞİMDİ AMBALAJI DEĞİŞTİRİP AKPYİ YENİ DİYE Mİ SUNACAK. DESENİZE YENİ TÜRKİYEDEN YENİ AK PARTİYE GELDİK.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz