MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kelebekler…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
25 Kasım 2015 Çarşamba

Kelebekler…

25 Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü 

İngilizcesi:
 
International Day for the Elimination of Violence against Women

Biz mücadele diyoruz
İngilizcesi elimine diyor.

TDK’na göre mücadele; 
1. Birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için iki taraf arasında yapılan zorlu çalışma, savaş.
2. Herhangi bir amaca erişmek, bir kuvvete karşı koyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli çabası, savaşım…

Elimination kelimesinin Türkçe karşılığı ise;
elimine etme
yok etme
bertaraf etme…

Ne yapayım,
beynim bir garip işliyor
kelimelere ve anlamlarına takıntılıyım
hele ki konu kadınsa
takıntım saplantı boyutuna geliyor.

Gelelim 25 Kasım’a,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
kadına yönelik şiddete karşı
toplumda farkındalık yaratmak için
1999 yılında 25 Kasım gününü
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü 
olarak ilan eder.
Erkek egemen toplumlar söz konusu olduğunda
kadına yönelik şiddet her zaman vardır
farkındalık yaratmak konusu ise
başlı başına bir ironi.

Aslında öncesinde
1
981 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde toplanan
Latin Amerika Kadın Kurultayı
25 Kasım’ı
“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü”
olarak kabul etmiştir.

25 Kasım 1960
“kelebeklerin”
Mirabal kardeşlerin
Patria’nın
Minerva’nın
Maria’nın
katledildikleri gündür.

Dominik Cumhuriyetini yöneten
Rafael Leonidas Trujillo Molina
nam-ı diğer diktatör;
"Ülkede iki tehlike var:
Kilise ve Mirabal Kardeşler",
diye buyurur.
Clandestine Hareketinin öncülerinden Mirabal Kardeşler
askerlerce arabalarından indirilirler,
işkence edilirler
tecavüze uğrarlar
bir uçuruma atılırlar.
Zulüm kayıtlara
“trafik kazası” olarak geçer…

Mirabal Kardeşler
erkek egemen toplumlarda katledilen ilk kadınlar değildir,
son kadınlar da olmayacak.

Mesela şu anda
ben bu satırları yazarken,
çok uzağa gitmeme de gerek yok
kendi ülkemde
kadınlar taciz ediliyor,
belki tam da şu anda
bir kadına
sadece kadın olduğu için
bir erkek tecavüz ediyor.

Mesela şu anda
siz bu satırları okurken
çok uzağa gitmenize de gerek yok
kendi ülkenizde
erkek bir hâkim
karşısında kravatlı erkeği
sadece boyun bağından ötürü
“saygın” olarak nitelendirip
gerçekleştirdiği tecavüz eyleminin sonuçlarını hiçe sayarak
toplumdaki tüm kadınlara
fiziksel olmasa da
zihinsel olarak tecavüz ediyordur.

Erkek egemen toplumlar demiştim ya
aslında erkek cinselliği egemen toplumlar olmalıydı.
Farkında mısın bilmem ama
toplumda neredeyse tüm ceza ve ödül sistemi
erkek cinselliği üzerine kurulu.

Yaradılış hikâyelerinden başlayan, 
kendini 
üstün 
güçlü
vazgeçilmez
görme hali, 
daha doğrusu kompleksi…

Ben yine dellendim,
hem de çok kötü dellendim.

O yüzden rica ederim,
benim yanımda
kadınların yanında yürüyen erkekler
bundan sonra yazacaklarım için alınmasınlar.
Zaten onlar alınmazlar biliyorum,
bu yazdıklarıma gülüp geçerler,
bazıları gibi beni edepsiz de bellemezler
çünkü onlar kadının tadına varmışlardır
kadınla beraber yürümenin
kadınla beraber yaşamanın
kadınla beraber çalışmanın tadına,
onlar kadını nesne, meta olarak görmezler,
kadını severler,
kadınla güçlenen toplumları severler.
 
Alınanlar da bir zahmet biraz düşünüp,
özeleştiri yapıversinler…
 
Sevgili Erkek,
Binlerce yıldır süren
benim son 47 yıllık dönemine şahit olduğum
şu hegemonya durumundan oldukça sıkıldığımı
dile getirmek istiyorum.
Evet,
sen de haklısın
biz kadınlar ve erkekler farklıyız  
birçok konuda da eşit olmamız mümkün değil.
Ancak bu senin kendini benden üstün görmen
gerektiği anlamına da gelmiyor.
Söz konusu üstünlük olduğunda,
benim senin tahmin bile edemeyeceğin üstünlüklerim var.

Ama istersen konuyu senin en iyi bildiğin,
gerçi bildiğinden de pek emin değilim ya neyse,
penisten yola çıkarak anlatmaya çalışayım.
İnan bana penisin işlevini
senden daha iyi biliyorum,
belki de o yüzden senin söz konusu organına
bu kadar anlam yüklemene
ve de beyin gibi muhteşem bir organa sahipken
onu göz ardı edip,
inatla penisinle düşünmeye
ve hareket etmeye çalışmana
bir türlü anlam veremiyorum.
Düşünmek için beynini kullanırsan
hayat senin için de benim için de
çok daha güzel ve anlamlı olur.

Sana bir şey söyleyeyim mi,
senin penisin varsa benim de vajinam var,
o vajinanın hemen içinde de
rahim diye adlandırdığımız
mucizeler dolu bir organım da mevcut.
Mucize diyerek abarttığımı düşünüyorsan
büyük hata yapıyorsun,
çünkü rahim senin de içinde oluştuğun
ilk yaşam yuvasıdır.
Şimdi “benim dölüm olmasa
senin rahmin hiçbir işe yaramaz”
dediğini de duyar gibi oldum.
Önce küçük bir düzeltme yapayım,
biz ona döl değil sperm diyoruz.
Haberin var mı bilmiyorum ama
tıp alanında büyük gelişmeler var,
artık kadınlar erkeğe ihtiyaç duymadan da üreyebilecek.
Bir dur ya,
hemen
“ama yine benim dölüme ihtiyacın var”
diye yırtık dondan çıkar gibi atlama konuya.
Henüz insan cinsi üzerinde denenmedi ama
artık erkeğe ihtiyaç duymadan,
kadından alınan hücrelerle kadın yumurtası döllenebiliyor…
N’aber, bunu bilmiyordun değil mi?
İşte bu yüzden sana
beynini kullanmanı söyleyip duruyorum…

Bana soracak olursan
aslında ben de bu fikre pek sıcak bakmıyorum,
kadın erkekle birlikteyken güzel,
tıpkı erkeğin kadınla beraber güzel olduğu gibi.
Ben senin için yaratılmadım,
biz birbirimiz için yaratıldık.
Ben sensiz,
sen bensiz olunca eksiğiz.
Birlikte olduğumuzda ise bizden güçlüsü yok…

Bunu senin hemen anlamanı beklemiyorum.
O yüzden senden biraz olsun
sahip olduğun o muhteşem organını kullanmanı istiyorum.
Öküzzzzzz,
organ dediysek
penis demedik,
beyinden bahsediyorum,
hani baş bölgende,
kafatasının içinde bulunan organdan.
Kullanılınca eskimesinden de sakın korkma,
çünkü beyin kullanıldıkça değer kazanır,
bu da benden sana bir kıyak olsun…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz