MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kutlamak ya da kutlamamak…
Teodora HACUDİ
YAZARLAR
23 Aralık 2015 Çarşamba

Kutlamak ya da kutlamamak…

Mevsim normalleri gereği
tartışma sezonu da açılmış bulunmaktadır;
“Noel ve Yılbaşı kutlanmalı mıdır yoksa kutlanmamalı mıdır?”
Tartışmalar bu sene çok ateşli.
Devreye bir de muhtelif bilim adamları,
coğrafya uzmanları ve karakter analistleri girince
ne yalan söyleyeyim benim bile kafam karıştı,
kutlayıp kutlamama hususunda tereddütlerim oluştu…

İsa’nın doğduğu coğrafyada çam ağacı bulunamayacağından tutun da
Noel Baba’nın, karakteri düzgün bir şahsiyet olsa
bacadan değil de kapından gireceğine kadar
farklı farklı bilimsel tezler ortaya atılıyor.

Şimdi kalkıp da
şişman, beyaz sakallı,
Coca Cola kırmızısı kıyafetler giyip,
Kuzey Kutbunda oyuncak yapımıyla uğraşan
ve de
geyiklerin çektiği bir kızakla dolaşan Noel Baba’nın,
1931 yılında reklam kampanyasında kullanılan
hayali bir kahraman olduğunu yazsam da,
dizide ölen kahramanların arkasından
gıyabi cenaze namazı kılıp,
mevlit okutup,
akabinde de lokma döktüren kitleyi
ikna edebilmem pek mümkün görünmüyor…
Adamlar inanmış bir kere kahramanların varlığına,
hayal dünyalarını bozmamak lazım ama değil mi…

Gelelim kutlamalara,
sizi bilemem ama benim Müslüman dostlarım Noel’i kutluyor.
“Onlar gerçek Müslüman değildir” dendiğini duyar gibi oldum,
yanılıyorsunuz, Müslümanlar.
Bazıları 5 vakit namazında, niyazında, oruç tutan insanlardır,
hatta hacı arkadaşlarım bile Noel’i kutluyorlar. 
Kutlamalar 24 Aralık akşamı başlar,
çiçek yollayanlar,
arayanlar,
hediye alanlar,
benimle beraber kiliseye gelenler,
Noel yemeğinde soframı onurlandıranlar
ne ararsanız var aralarında.

Aslında tam anlamıyla “Noel Kutlaması” denebilir mi bilmiyorum,
o insanlar beni kutluyorlar,
bana ve inançlarıma saygı gösteriyorlar.
Bunu yaparken de
kendi inançlarına, öğretilerine
saygısızlık ettiklerini hiç sanmıyorum.
Kendimden biliyorum,
o yüzden bu kadar kesin ve net yazabiliyorum.

Bizim evde tüm bayramlar kutlanır,
benim kız küçük yaşlardan beri alışıktır kutlamalara.
İtiraf ediyorum
kutlamalar konusunda biraz ileri gitmiş olabilirim,
çünkü kızın kafası bir aralar epey karışmıştı.

Paskalya öncesi Büyük Cuma kilisedeyiz,
ağır bir gündür,
yas vardır,
Hazreti İsa’nın cenazesidir.
Kiliseye girdik, benimki ters haç çıkardı,
biz Ortodokslarda sağdan soladır,
Katoliklerde de soldan sağa.
Çocuktur dedim, geçtim.
Tören kilise bahçesinde devam ediyor,
akşam,
hava karanlık,
ayağı takıldı, tökezledi,
“Bismillah” demesin mi…
Benim sinirlerim boşaldı, gülüyorum,
ayin mayin hak getire,
aldım çocuğu kiliseden çıktık.

Kız ilkokul 3. sınıfta,
okulda proje günü kutlanıyor,
uzadıkça uzadı,
günlerden Hıdrellez.
Ben biran evvel gitmek için acele ediyorum,
ateşler yakılmış,
kutlamalar başlamıştır,
ateş üstünden atlamamak olmaz.
Daha dilekler hazırlanacak,
gül dalı bulunup, ona asılacak.
Neyse etkinlik bitti çıktık,
kız telaşımın farkında
aslında o da çok seviyor Hıdrellezi.
“Anne, Hıdrellez hangi dinin bayramı mıydı?” diye sordu.
Çocuk haklı,
bu kadar özenle kutlandığına göre
bir inanca ait olmalıydı…

Bir sene Ramazan ayında,
hafta 7 gün ben 5 gün iftara davetliyim.
Ofisteki arkadaşlardan biri dayanamadı;
“Müslüman olan biz,
iftardan iftara koşan sen,
ne iş” dedi…
Ama ne yapayım,
iftarlar pek keyiflidir,
hem davete icabet etmemek doğru olmaz,
üstelik hurma yenecek, çekirdeği bereket için saklanacak, adettendir…

Yine ofiste yorucu bir gün geçirmişiz,
kafalar bozuk,
arkadaşlar Kordon’da bira içmek istediler,
ben garı ihtiyari
“olmaz, bugün Kandil” demişim.
Uzun zaman bana “Muhafazakâr Gâvur” dediler durdular…

Ne bileyim,
aileden öyle görmüşüz,
ayrı gayrı yoktu bizlerde.
Bayramlar beraber kutlanır,
acılar paylaşılırdı.

Birkaç sene önce bir arkadaşımın eşini çok genç yaşta kaybettik,
7 mevlidi yapılıyor,
arkadaşım Yasin dağıttı.
Elimde Yasin, okuyorum.
Arkadaşımı kendi inancına göre uğurlamak istemiştim.
Kelimelerin sihrine inanırım,
zaten ölüm o kadar büyük bir acı ki
biraz olsun o acıyı dindirebilmek için
insanın sihre ihtiyacı var.

Annem ölmüş, naşı bir gece evde bekletiyoruz,
yakın bir arkadaşı geldi
benden Kuran okumak için izin istedi.
Ne diyecektim·”hayır” mı?
Bunca senelik arkadaşını o da kendi inancına göre uğurlamak istemişti,
saygı gösterdim, ona annemi bu kadar çok sevdiği için teşekkür ettim…

Geçen sene bu vakitler,
çok sevdiğim bir aile büyüğümü kaybettim.
Kan bağımız yok ama benim için aileden biri.
Yıkamasına girdim,
dualarımı ettim.
Kefenlendi, hazır.
Görevli;
“Salâvat getirebilirsiniz” dedi.
Ben ne yapacağımı bilemedim,
saniyeler içinde beynimde yüzlerce düşünce.
İçsesler adeta münazara halinde.
Ben de annemle babama selam gönderdim.
Sofrayı hazırlayıp, akşama onu beklediklerinden o kadar emindim ki…

Defnettik eve geldik,
sırayla dualar ederek
helvasını kavuruyoruz.
Helva hazır
ama ben oruçluyum,
helvanın içinde süt var, tereyağı var.
Yersem oruç gitti,
telafisi de yok,
bizimki 40 gün kesintisiz vegan beslenme.
Yemesem teyzeme veda eksik kalacak,
yedim…

Hoca geldi, dualar okundu.
Sofraya oturduk,
içsesler yine tartışmada
ama ben onları duymuyorum.
Tabağıma bir parça peynirli börek aldım.
Zaten kimsede yemek yiyecek hal yok
ama cenaze sofrasına oturmamak olmaz.

Pazar günü ayin sonrası
papaza, yani manevi babama orucumu bozduğumu söyledim.
Beni benden iyi tanır,
bu sefer karşısında o yaramaz asi çocuk yoktu,
acımın o da farkında.
“Yediğin tatlı ağzını tatlandırmadı,
yediğin yemek karnını doyurmadı
o yüzden orucun bozulmadı” dedi.
Sonra İncil’den Hazreti İsa’nın sözünü hatırlattı,
Matta 15’de şöyle der;
Ağızdan giren şey insanı kirletmez.
İnsanı kirleten ağızdan çıkandır.”

Kirlendik, kirletildik.
Her şey bu kadar berbatken
kutlanacak bir şeylerimiz olduğuna şükredeceğimize
neyi tartışıp duruyoruz ki.

“Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır” derler.
Bırakalım safsataları da paylaşalım
acıları,
sevinçleri,
bayramları paylaşalım.
Belki o zaman insan olduğumuzu hatırlarız…

Not: İşbu not ile bir Hristiyan olarak yüz bin milyonuncu kez Yeni Yılının bir Hristiyan Dini Bayramı olmadığını beyan ederim. Gerçekten değil, inanın bana, birinci elden kesin bilgidir…
 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 banu tahbaz
 24 Aralık 2015 Perşembe 03:01
Iki dinede saygi gostermisiniz keske herkes sizin gostermis oldugunuz saygiyi gosterse ..size yurekten sevgiler selamlar
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz