MENÜ
İzmir 10°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
‘Yasama da biz de, yürütme de biz de’
Metin ÖNEY
YAZARLAR
30 Aralık 2013 Pazartesi

‘Yasama da biz de, yürütme de biz de’

Yukarda ki cümle Başbakana ait. Birkaç gün önce söyledi. Bu güne kadar hiçbir Başbakan veya Parti Genel Başkanı böyle bir söz söylemedi. Ne Merhum Menderes, ne Sayın Demirel ve Ne de merhum Özal. Üstelik bunlar da yüzde ellinin üstün de oy alarak iktidara geldiler. Ama bir kez olsun bu cümleye benzer bile bir cümle sarfetmediler. Çünkü bu cümle başlı başına Anayasaya aykırı bir sözdür. Hatta bunun arkası “yargı da biz de”dir. Bu ise kuvvetler ayrılığı dediğimiz bizim Anayasanın temel ilkesi ve demokratik rejimin en önemli kuralının yok sayılmasıdır.. Bu tarz düşünen bir Başbakanın günlerdir yargıya, polislere, savcılara ağzına geleni söylemesi çok tabiidir. Bu düşünce ile Fransa kralı 14. Lui’nin “Devlet benim” sözü arasın da anlam itibariyle hiçbir fark yoktur.
Artık uzun zamandır vurgulamaya çalıştığımız antidemokratik yönetim bu cümle ile netlik kazanmıştır. 
Şunu bilhassa belirtmek isteriz.
“Tek parti yönetimi” ile “tek partinin yönetimi” arasın da çok büyük farklar vardır.
Şöyle ki:
Tek parti seçimleri kazanarak iktidara gelebilir. Bu pek çok batı ülkelerin de zaman zaman olduğu gibi biz de de pek çok kere gerçekleşmiştir. Bu gibi haller de çoğunluk partisi yani iktidara tek başına gelen parti bilhassa “Kuvvetler ayrılığı” ilkesini mutlak surette dikkate almak zorundadır. Bununla birlikte “ muhalif oyları ve muhalif düşünce ve fikirleri” dikkate almalı ve saygı duymalıdır. Hatta kendisine oy vermeyenlerinin haklarını da bizzat korumalıdır. Buna “tek parti” iktidarı denir.
“Tek partinin iktidarı” ise bütün güçleri kendi bünyesin de toplayan ve kendisine muhalif olanlara hayat hakkı tanımayan iktidardır. Yasama , yürütme ve hatta yargı da o iktidarda toplanmış demektir. Orta Doğudaki ülkeler de, Faşizan ve benzeri tüm yönetimler de uygulanan sistem budur.
Bu yönetim şekli demokratik rejimin bütün ilkelerine aykırıdır. İsmini ne koyarlarsa koysunlar demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Türkiye hızla böyle bir tabloya gitmektedir.
Durum böyleyken bu gerçekleri kamuoyu ile paylaşması gereken muhalefetin içinde bulunduğu durum da yürekler acısıdır. Sadece haftada bir konuşarak veya zaman zaman yazılı açıklamalar yaparak veya bazı sebeplerle medyanın karşısına çıkarak söylenen sözlerle bu gidişe dur demek mümkün değildir.
Artık demokratik ve eylemli muhalefet yapma zamanı gelip geçmektedir.
Öncelikle “Yasama da Yürütme de biziz” diyen bir zihniyetle ayın çatı altın da demokratik rejimin işlediği zannını toplumda yaratarak antidemokratik anlayışa meşruiyet sağlamak bizzat antidemokratik uygulamalara ortak olmak demektir.
Bunun için öncelikle :
TBMM deki başta Başkanlık divanı olmak üzere bütün komisyonlardan çekilmek gerekir.
Daha sonra TBMM ye gitmeyerek eylemli ve demokratik hakkı kullanmak lazımdır.
Bütün bunları yaparken medya bizi yazmıyor ve göstermiyor mazeretine sığınmadan “dağ bize gelmezse biz dağa gideriz” prensibi gereğince meydan, sokak, cadde, dağ tepe demeden ve aralıksız öyle ayda veya altı ayda bir değil  Türk milletinin huzuruna gitmeli ve bütün gerçekler bizzat doğrudan halka anlatılmalıdır. Tamamen meşruiyet ve demokratik rejim ve yasal zemin de yapılacak bu eylemli muhalefet ile ancak Ülkemiz tekrar meşruiyet ve demokratik rejim içine çekilebilir .
Aksi halde her geçen gün Orta Doğu ülkelerine benzetilen Ülkemiz daha da vahim durumlarla karşılaşabilir.
 
Not: Tüm okuyucularımızın yeni yılını kutluyorum.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz