MENÜ
İzmir 20°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yirmi Birinci Yüzyılda Türkiye’nin Fabrika Ayarları
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
10 Mart 2024 Pazar

Yirmi Birinci Yüzyılda Türkiye’nin Fabrika Ayarları

Değerli dostum, seçkin ekonomist Meriç Köyatası’nın yeni kitabının başlığı bu: Yirmi Birinci Yüzyılda Türkiye’nin Fabrika Ayarları: Ekonomide Karşı Devrim

Meriç Köyatası’na kulak verme zamanıdır:

20. Yüzyıla girilmiş olmasına rağmen, Sanayi Devrimi'ni ve Aydınlanma Devrimlerini ıskalayan Osmanlı’da toplumsal yapı da 17-18-19. yüzyılın bile gerisinde kalmıştı.

İşgale uğramış ve dağılmış Osmanlı Devleti’nin yerine İstiklal Savaşı ile kurulan Cumhuriyetin ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın hedefi ve niyeti, çağın gerektirdiği laik ve ulus devlet modelinde bir Cumhuriyet ile sınırlı değildi.

Aynı zamanda, din tarım imparatorluğu tarafından yönetilmiş toplumu Aydınlanma Devrimleri ile 20. Yüzyıla taşıma projesiydi. 

***

Aydınlanma Devrimlerinin ve toplumu Cumhuriyetle buluşturmanın en önemli üçüncü ayağı, nüfusun yüzde 80’inden fazlasının yaşadığı kırsal kesimde yapılacak değişimdi.

Nüfusun yüzde 80’den fazlası köylüydü ama ilkel tarım yapıyordu, çiftçi değildi. Yurttaşlık bilinci yerine ümmet ve kulluk bilinci egemendi. Mutlak otoritenin her dediğine razı olan bir yapı vardı. Bunu kırmanın yolu, köylüyü çiftçi yapmak ve eğitimi yeni devletin tüm yerleşim merkezlerine ulaştırmaktı.

Devrim, yukarıdan aşağı doğru başlayan hareketin, aşağıdan yukarıya doğru iteklenmesi ve devrimci bir diyalektiğin başlatılması çabasıydı. Gazi Mustafa Kemal, 1919’da bunun farkındaydı. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı sonrası 27 Aralık’ta Ankara Ziraat Mektebi'nde yaptığı konuşmada şöyle der: 

“Yukarıdan aşağıya doğru başlatılan bir hareket, gerçek başarıya ulaşabilmek için aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir irade temeline dayanmalıdır. Böyle olursa, hareketi temsil eden organın önünde kimse duramaz.” (Mümtaz Soysal, Türk Anayasacılığında Kemalist Yaklaşımın Anlamı Atatürk Sempozyumu, Bildiriler Tartışmalar (1983))

***

Eğitimde büyük hamleler, 1924 yılında başlar. Medreseler Kapatılır, Eğitim Birliği Yasası (Tevhidi Tedrisat) çıkarılır. 1 Kasım 1928’de Latin Alfabesine geçiş ile okuma yazma öğrenenlerin sayısında hızlı bir yükseliş olur. 

Türkiye’de 40 bine yakın köy vardır, sadece köyler için 50 bin öğretmene ihtiyaç duyulur.  Toplam öğretmen sayısı 17 bindir. Bunların çoğu da zaten şehir ve kasabalardadır. O nedenle Köy Enstitüleri önemlidir. 

Nisan 1940 yılında Köy Enstitüleri Kanunu, 1942 yılında da Köy Enstitüleri'nin Teşkilatlanma Kanunu çıkar.  Bu iki yasaya muhalefet edenler, 1945 yılındaki Çiftçiyi Topraklandırma Yasası'na muhalefet edecek olanlardır. 426 milletvekilinden 148’i meclisi terk eder, 278 milletvekilinin oyu ile kabul edilir. Toprak ağaları, tüccar temsilcileri, din adamları ve hilafet yanlılarının oluşturduğu muhalefetin başını, daha sonra Demokrat Parti’yi kuracak olan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Yahya Kemal Beyatlı ve Kazım Karabekir çekiyordu. Yine 1945 yılında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu aynı grup tarafından engellendi. Çitçinin toprak sahibi olması, verimli üretim yapılmasının da önü tıkandı.

***

Çiftçiyi Topraklandırma Yasası'nın işlevsiz bir şekilde çıkması, ardından Köy Enstitüleri'nin kapatılması Cumhuriyet’e ve Aydınlanma Devrimlerine indirilmiş en ağır ilk darbedir. Sonuçları da çok ağırdır. Bugün gerek ekonomide, gerek toplumsal yaşamda karşılaştığımız birçok sorunun kök nedenidir.

Sonuçları kısaca özetlersek: Eğitimsiz ve mesleksiz büyük bir kitle düzensiz göçle kentlere yerleşti. Çarpık kentleşme ve alt yapı sorunları ayrı bir dert ve ayrı bir yazı konusu. Eğitimsiz ve mesleksiz geniş bir kitle, beraberinde işsizler ordusu ile birlikte sanayiye ucuz iş gücü olarak konuşlandırıldı. Ve yine 18.19. yüzyılların gelişimini yaşamayan ”din-tarım imparatorluğunun tebaası - hanedanın kulu” eğitimsiz kitle, bu kültürel yapısı ile sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkması ve güçlenmesi beklenen işçi sınıfı yerine, sosyoloji biliminde lümpen proletarya diye tanımlanan sınıfa dönüştü. Kolaylıkla, muhafazakârlığın ve siyasal İslamın oy deposu haline geldi. 

***

Meriç Köyatası, yeni çıkan kitabı için“Geçmişte çok daha zor şartlar altında işgal edilmiş vatan toprağında başarmış ve Cumhuriyet Devrimini gerçekleştirmiştik. Yine başarabiliriz” diyor.

Köyatası, kitabın yazılış amacını “Ülkemiz, kurumları, toplumsal yapısı, siyaseti ve ekonomisiyle çoklu bir çürüme ve çöküş yaşıyor. Yirminci Yüzyılın başında atalarımızın İstiklal Savaşı vererek kurduğu devletimiz, göz göre göre elimizin altından kayıp gidiyor” sözleriyle özetliyor.

Kitabın ön okumasını ve sunuş yazısını ekonomi bilim dünyamızın çınarlarından Prof. Dr.BilsayKuruç yapmış. Köyatası, “Bu benim için onurdur, kitabım için madalyadır”diyor.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak-Köyagası
 11 Mart 2024 Pazartesi 07:39
İHA-SİHA'yı hazmedemeyen, hezeyanlı zat değil mi bu? Miyadı dolmuşlardan hani?
 Esin Kurt
 10 Mart 2024 Pazar 23:25
Güzel degerlendirilmis bir yazi.Kitabi alıp okumaliyiz....
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz