MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Barışın gelmesini beklerken…
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Aralık 2014 Cuma

Barışın gelmesini beklerken…

Ortadoğu’ya barış hiç gelmedi; ama 28 000 peygamber geldi… Gene de oralara barış hiç uğramadı.
 
İnsan, öldürmeye teşne… Hâlbuki Tanrı’nın ilk buyruklarından birinin “Öldürmeyeceksin!” olduğunu hepimiz biliyoruz.
Gelin görün ki insan Tanrı’ya inanmakla birlikte, öldürmekten de vazgeçmiyor. Kutsal kitaplara bakılırsa, Habil ile Kabil’den beri durum böyle… Kimse masum değil.
Öldürmeyenlerin ve öldüremeyenlerin de aslında bu büyük günaha bilerek veya bilmeyerek ortak olduğu dünyamızda kimsenin masumiyetini konuşamayız. 
Masumiyetimiz şaibe altında iken, kitlesel cinayeti meşru kılan savaşlara karşı çıkmak hiçbir şeye yaramıyor, boş avuntu dışında…
 
Dünya nüfusunun dört milyarı yoksul, bir milyarı aç… Bu ahvalde, hangi barışı konuşuyor olabiliriz?
İnsan kusurlu bir yaratık… Hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk ediyor… Komşusu açken, yatağında bebekler gibi uyuyor… Ona dokunmayan yılan bin yıl yaşıyor… Her koyun gibi kendi bacağından asılıyor… Gemisini yürüten becerikli kaptan… O hastalanacağına komşusu ölüyor… Adalete inanıyor ama adil olmuyor. Tanrı’ya inanıyor ama buyruklarını dinlemiyor…
Bu tablodan her şey çıkabilir, bir tek barış içinde bir dünya çıkmaz.
 
İnsanın sadece öldürmek için öldürebilen yegâne canlı olduğunu biliyoruz; Öldürmekten hiç vazgeçmedi, vazgeçeceği de yok. Bilebildiğimiz bütün zamanlarda öldürmüş ve öldürmeye uydurduğu kılıflara da “tarih” deyip geçmiş... İnsanlık tarih yazmaya devam ediyor. Şimdilik, iyimser olmak için fazla bir nedenimiz yok.
 
Ben insanlığın gerçekten barış istediğine inanmıyorum. Büyük ihtimalle, her barış dönemi yeni savaşlara hazırlanma imkânı tanıdığından barışa geçici olarak ihtiyaç duyuluyor. Barış çığırtkanlığı da bu nedenle yapılıyor. “Barış” dedikleri, şöyle bir soluklanıp yeniden birbirini öldürmeye başlamak için alınan mola oluyor. Yeryüzünde yaşamı bitirmeye yeminli insanlıktan söz ediyoruz; Neden barışsever olsun!
 
Bir de insanın vicdan meselesi var… Var olmasına var ama vicdanı barışı korumaya yetmiyor. Yetmeyince ne yapsın, o da, cinayetlerini en yüce duygular ve idealler ile taçlandırıp tarih yazıyor. Gerçek şu ki, vicdanımız da bizi zapt edemiyor.
 
Devletler öldürmeyi meşru kılmıştır. Bunun için ordular, güvenlik teşkilatları kurulmuştur. Öldürmenin meşruiyeti devletler hukukunun güvencesi altındadır.
Silahlanmak için ayrılan bütçeler aslında yeryüzünün bütün açlarını doyuracak büyüklüktedir. Ama büyük insanlık açlarını doyurmak yerine öldürmeyi tercih ediyor.
 
Öldürmenin karşı koyulmaz çekiciliğiyle malul insanlığın dünyasında yapılan barış çağrıları bana hiç inandırıcı gelmiyor. Ne zaman böyle bir çağrıya tanık olsam, ‘ne kadar zavallı olduğumuzu’ düşünüyorum ve içim eziliyor.
Hepimiz bu cinayetlerin bir parçasıyız. Diyorum ki, bir de susmayı denesek! Utanarak susmak, sanki daha vicdanlı bir tepki...
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz