MENÜ
İzmir 14°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kötülüğün sıradanlığının tecessüm etmiş hali…
Tayfun MARO
YAZARLAR
1 Aralık 2014 Pazartesi

Kötülüğün sıradanlığının tecessüm etmiş hali…

“Kötülüğün Sıradanlığı” veya “Eichmann Kudüs’te” adlı eserinde, Hannah Arendt, düşünme ve muhakeme yetisinin kaybolması sonucu kötülüğün nasıl sıradanlaştığını anlatıyor. Bu sıradanlaşma, o dönemde, büyük bir toplumsal çöküşe yol açmıştı.
Bugün ülke yönetiminde akıl ve vicdan yoksunluğunun yarattığı koşullarda olağanlaşan kötülük, benzer bir toplumsal çöküşü işaret ediyor.
Sosyal ve siyasal yaşamda içine düştüğümüz çıkışsızlık ve sefalet, sıradanlaşan kötülüğün karinesidir.
En ahlaksızların ahlak dersi verdiği, en vicdansızların vicdanlarımıza seslendiği, en yalancıların dürüstlük tasladığı ve bu insanların ülke siyasetine yön verdiği bir ülkede yaşıyoruz.
Bilginin buruşturulmuş kâğıt parçası gibi çöpe atıldığı, vicdanların sükût ettiği, aklın çöktüğü zamanlardayız.
 
Geçmişte yaşanmış veya yaşanmış olması muhtemel ve hepimizin vicdanlarını rahatsız eden toplumsal olayları kaşıyarak, bu topraklarda yaşayan bütün sosyal grupları, inançları ve etnisiteleri üzerinden ayrıştırmak ve birbirine düşürmek, Yeni Türkiye’nin yeni siyaseti olmuştur.
Yeni siyaset, farklılıkları öne çıkarmak ve insanı yalnızlaştırmak suretiyle toplumu korkularından teslim almayı hedefliyor. Akıl ve vicdan yoksunu iktidar çevreleri, bu hedefe doğru hiçbir engel tanımadan ilerliyor. Bu yolun ülkeyi götürdüğü yerde bizi bekleyen yönetim biçiminin adı, diktatörlüktür.
 
Yeni Türkiye’nin muktedirleri hedeflerine varmak için sıcak paraya dayalı bir ekonomik programı tercih ettiler. Bu tercihin nedeni, Türkiye’de Cumhuriyet Aydınlanmasından ve seküler toplumdan rahatsız olan Arap liderlerin kesenin ağzını açma ihtimali olabilir.
İktidarda kalabilmek ve islamcı siyaseti finanse edebilmek için deli gibi paraya saldıran iktidar zümresi, paranın değerinden gayrı hiçbir değere itibar etmiyor. Bütün değerler Borsa’ya kote edilmiş.
 
Toplumsal değerlerin, siyasal etiğin, inançların piyasaya düştüğü serbest pazar düzeninde yaşıyoruz. Böyle düzenlerde toplumu bütünüyle temsil eden demokrasi olmaz, olamaz… Parlamenter rejim, aslında tam olarak “parlamenter kapitalizm”dir. Temsili demokrasi, iktidar elitinin, varsılların ve sermayenin temsili ile sınırlıdır.
Ne hazindir, ülkemizde iktidarın o sınırlı temsili demokrasiye bile tahammül edemediğini görüyoruz. Öte yanda, kendisine hiçbir şey vaat etmeyen temsili demokrasiye ve parlamenter rejime halk artık inanmıyor ve sahip çıkmıyor. Tam da paradigma çökmesinin ortaya çıktığı bu yerde, toplum ve siyaset, tek adam yönetiminde, İslamlaştırılıyor, seküler toplum yok ediliyor.
Kafka’nın “Değişim”ine rahmet okutan bu değişim ve dönüşüm politikalarının bedeli, yiten özgürlüğümüz ve güvenliğimiz olmuştur.
 
Yoksulların daha yoksullaştığı, zenginlerin daha zenginleştiği liberal bir düzende, inançların piyasa yaptığı yeni sosyolojiyle mütecanis yeni kamusal yaşamda, bütün ahlak normlarının ve aklın çöküşüyle başlayan karanlık bir dönemin tedirginliğini yaşıyoruz.
Bu karanlıktan çıkmak hiç kolay olmayacak. Aklın, vicdanın, dürüstlüğün sükût ettiği zamanlardayız. Elbet de çıkış var ama bedeli ağır olacak. Toplumun bu bedeli ödemeye ne kadar hazır olduğu ise tam bir muamma. Umudumuzu yitirmesek de, korkmak için, tedirgin olmak için çok fazla nedenimiz var.
Kapımızı çalan, kötülüğün sıradanlığının tecessüm etmiş halidir; Bin odalı Pandora’nın Kutusu açıldı.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz