MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Değişen konjonktür, dağılan ittifaklar, kritik saflaşmalar…
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Kasım 2014 Çarşamba

Değişen konjonktür, dağılan ittifaklar, kritik saflaşmalar…

Türkiye çok kritik bir eşiğe geldi. Artık enikonu görünür hale gelen ve kemikleşmeye başlayan saflar, toplumsal mutabakat ve uzlaşma koşullarına kendini bütünüyle kapatabilir.
Siyasal iktidarı İslamlaştırmak için atılan adımlar toplumsal alanı çoğulculuğa kapatırken, bir arada yaşama iradesini de zayıflatıyor.
 
Bölgemizde ulus devletler itibarsızlaştırılıyor. Uluslararası sistem tarafından desteklenen neo liberal politikalar, din gruplarının ve etnisite gruplarının haklarını temel alan yeni bir kamusallık öngörüyor. Demokrasi ve özgürlükler, temel insan hakları olarak tanımlanan grup haklarının üstüne inşa ediliyor.
İslamcı vesayet rejimi, Türkler ile Kürtlerin “Sünni” islam kardeşliğine dayalı federal devlet modeline muhalefet eden Cumhuriyet yurttaşlarını yıldırmak için her yolu deniyor.
Cumhuriyet Aydınlanmasının ve modernitenin sonunu ilan eden AKP iktidar çevrelerinin, laisiteyi ve üniter devleti savunan Türkleri ideolojik boşluğa düşürmek istediği aşikâr.
Muhafazakârların, liberallerin, Kürtlerin ve kimi sol siyasetlerin ittifakıyla yürütülen bu politikalar başlangıçta başarılı oldu. Ancak, AKP iktidarının üçüncü döneminde bu ittifak çözülmeye başladı.
Önce liberaller ve solcular AKP ile yollarını ayırdı. Şimdilerde de Kürtler, iktidar ile ilişkilerini sorgulamaya başladılar. Sırada, ekonomi yönetiminden rahatsız muhafazakârlar var…
 
Türkler laik ve demokratik bir Türkiye istiyor. Kürtlerin de arzusu laik ve demokratik bir yönetim. Türkler ve Kürtler, laisite ve demokrasi taleplerinde buluşmalarına karşın, devlet sorununda bir uzlaşma aramak zorundalar.
Bu zorunluluk, “İnsan haklarına dayalı devlet” fikrinde uzlaşmanın yolunu açabilir. Ve bu uzlaşma aynı zamanda yeni bir toplumsal sözleşmedir.
 
İslamcılar, “ne demokrasi ne laisite” istiyorlar. Nihai hedefleri, İslam Cumhuriyeti… Türkler ve Kürtler ile uzlaşabilecekleri -seküler- toplumsal alan yok. Oysa başlangıçta herkes Kürtler ile İslamcıların federasyon fikrinde uzlaştıklarını düşünüyordu. İktidarın radikal islamcı gruplarla o bilinen ideolojik bağları, Kürtleri, mevcut koşullarda oluşacak federasyon fikrinden uzaklaştırdı.
 
Ülkede ve bölgede ortaya çıkan yeni dinamikler, alışılagelenin dışında başka türlü düşünmenin de mümkün olduğunu alıştıra alıştıra öğretiyor bize.
Kimlikler üzerinden yapılan sorgulama yanlış yerden başladı ama doğru tarafa yönelen arayışlara yol açtı. Kimlik siyaseti yaparak parçalanmak yerine, demokratik toplumda birleşme eğilimleri giderek güçleniyor.
Fakat bu gelişmelerin hemen yanı başında, parçalanma eğilimlerini besleyen siyaset biçimlerinin de öne çıktığına tanık oluyoruz. Kürt milliyetçiliği her atak yaptığında, Türklerin ulusalcı refleksleri hızla tırmanışa geçiyor. İslamcı siyaset ne zaman din normlarını kamu yaşamına hâkim kılan bir uygulama başlatsa, seküler toplumda karamsarlık zirveye çıkıyor.
Ayrışmayı tetikleyen yasa, tüzük, yönetmelik düzenlemeleri ve siyasilerin kontrolsüz çıkışları, baraj duvarlarının ardında görülmez suları tehlikeli biçimde yükseltiyor. Suların altında kaldıktan sonra tehlikeyi görmek neye yarar!
 
Laisite ve demokratik yönetim biçimi üzerinde, islamcılar hariç, bütün sosyal gruplar arasında mutabakatın mümkün olduğu görülüyor.
Sıkıntılı alan, devletin yapısal sorunlarının nasıl ele alınacağının problematiği bağlamında ortaya çıkmaktadır.
“İnsan haklarına dayalı devlet” üstüne düşünmek, toplumsal mutabakat için elimizdeki en iyi imkândır.
Devletin üniter veya federal olması gereğini tartışmak yerine, insan haklarına dayalı devleti konuşmak zihinlerimize iyi gelecektir. CHP ve HDP birlikte bu tartışmayı başlatabilirse ülkede gerçekten barış rüzgârları esmeye başlar.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 İBRAHİM ŞEYDA KARACA
 13 Kasım 2014 Perşembe 02:34
Sevgili Tayfun yine döktürmüş. Son paragraf,bana göre Yurdumuzdaki tüm sorunların çözümüne ışık tutar.Ancak bu konuda çekincelerimi şu şekilde sıralamak istiyorum.Barış rüzgarlarını beklemenin çözüm olmayacağı kanısındayım.Bireylerin hak ve özgürlüklerinin görmezlikten gelinmesi ile gasbının bir an önce hallolması gerekir.Adı geçen sorunun varlığı zaten üst yapıdan kaynaklanıyor.Bundan böyle alt yapının üstü yapılandırıp değiştirmesi gerekmektedir.BUDA TABAN HAREKETİ İLE OLUR KANISINDAYIM.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz