MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bize neler oluyor!..
Tayfun MARO
YAZARLAR
13 Ekim 2014 Pazartesi

Bize neler oluyor!..

Türkiye’de herkesin işinin sahibi olduğu bir ekonomik düzen yok; toplum üretimden uzaklaştırıldığı için, kısa vadede olma ihtimali de yok.
Buna karşın, hibe ve sadaka ekonomisinin sağladıklarıyla hayatını sürdüren azımsanmayacak yoksul bir nüfus var. Öyle ki bu yoksul nüfus oylarıyla siyasal iktidarı belirliyor. Fakat sadece iktidarı belirlemekle kalmıyor, asalak yaşamaya alıştırılan yoksul nüfus, toplumun nitel birikimini de aşağı çekiyor. Vasatların iktidarını yoksulluk besliyor. Bayağılık ve ucuzluk, günlük hayatın rutini oldu.
 
Türkiye, siyasal sistemin temel aktörünün dindarlar, iktidarın oy tabanının da hibe ve sadakayla geçinen yoksullar olduğu koşullarda, bilgi toplumundan uzaklaşıyor.
Yoksunluk ve yoksulluğun ezdiği Türkiye’de, toplumsal ve siyasal yaşamı kendi bütünlüğü içinde kavrama koşulları da yok oluyor.
Postmodern düşüncenin toplumu ayrıştıran, parça parça eden, belirsizliği yücelten, insanı geçiciliğin boşluğuna yuvarlayan etkisi, bu ülkede, liberallerin, muhafazakârların ve postmarksistlerin iş birliğiyle ortaya çıkmıştır.
Dindarlığın ve dinlerin siyasal ve sosyal yaşamda etkisini derinleştiren postmodern düşünce, toplumsal alanı cemaatleştirme fikrini destekleyerek halkların sosyal mücadele azmini kırmıştır. Uygarlığı mümkün kılan şehrin kozmopolit yapısını ve şehirdeki yabancıyı, tek boyutlu din düşüncesiyle kuşatmıştır.
 
Farklılığı öne çıkaran postmodernizm, “öteki” kavramı ile insanı izole etti. “Ötekilik” güvensizlik üretiyor. Ötekilerin cehenneminde yalnızlaşan insan, kendisi gibi olanların topluluğuna kendini bırakarak tekinsiz yaşamıyla baş etmeye çalışıyor. Yalnızlaşma, belirsizlik ve güvensizlik, kolayına baş edilebilir duygular değildir.
Ne rastlantıdır, kapitalizm de güvensizlikten beslenir ve daima krize meyillidir. Krizlerin kapitalistlere her zaman yeni imkânlar sunduğu bir gerçektir.
 
Postmodern düşüncenin tarih içinde sistematik ya da genel olanı inkârcı tutumu, tarih okumalarını derinden etkilemiş, köksüzlük fikrini beslemiştir.
Tutarlılık ölçütünü yok sayan postmodern düşünce, bilinemezlik kavramını çok abartmış ve insanı bildikleriyle sorunlu hale getirmiştir. Bu sorunlu halde ortaya çıkan, sorgulama ihtiyacı değil, yok sayma durumudur. Kaotik durumun genelleştirilmesidir.
Öte yanda, kapitalistlerin bu belirsizlik ve bilinemezlik durumlarından vareste olduğu gerçeği nedense dikkatlerden kaçıyor. Oysa biliyoruz ki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan dünyanın efendileri için her şey çok net ve anlaşılır durumdadır.
 
Geçen binyılda ortaya çıkan, modern zamanların tarih bilinci toplumların belleğinden siliniyor, küresel dünya fikrine uygun olarak dizayn edilen postmodern tarih okuması göz hizasına düşürülüyor.
Her şey değişiyor; hiyerarşik toplum, Kartezyen bilim, sosyoloji, tarih yorumu, sınıflı toplum, emperyalizm, üretim ve tüketim standartları, toplumsal aidiyet, sivil toplum, özgürlük kavramı…
Fakat her şeyin değiştiği öne sürülürken, değişmeyenler gözlerden kaçırılıyor; Kapitalistler, mülkiyetin ve paranın sahibidir ve bunu değiştiremezsiniz. Burjuvazinin üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutması, değişmez bir durumdur. Artı-değer üretimi değişmezdir. Ezenler ve ezilenler, sömürenler ve sömürülenler, zalimler ve mazlumlar arasında sürüp giden dehşet dengesi değişmezdir.
 
Büyük yalanlarla aldatılıyoruz. Bu yalanlar o kadar büyük oluyor ki inanmak zorunda kalıyoruz.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan varsıllar ve ülkeleri yöneten efendiler; yoksullukla terbiye ettikleri halklara, her şeyin geçici, bu dünyanın fani olduğunu söyleyip duruyorlar… Sonlu dünyada bizi bekleyen faciaya kutsal tapınaklarda hazırlanmamızı salık veriyorlar. Onlar para mabetlerinde, bizler Tanrı mabetlerinde…
 
Bizi korkularımız yönetiyor. Kardeşliğin, dayanışmanın, barışın ve özgürlüğün toplum gündeminden çıktığı bu yüzyılda, yalnızlığımızla, parçalanmışlığımızla, güvensizliğimizle başbaşayız. Tekinsiz bir hayatın götürdüğü yere gidiyoruz.

O gittiğimiz yerde, bizi neyin beklediği hakkında hiçbir fikrimiz yok ama gidiyoruz işte…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz