MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Esnafa yüzde 5 formülü
Burak OĞUZ
YAZARLAR
9 Ekim 2013 Çarşamba

Esnafa yüzde 5 formülü

Tüketim kültürünün dünya pazarlarındaki yeni coğrafyaları keşfetmesiyle birlikte, küresel ekonomiyle paralel şekilde büyüyen perakende sektörü, Türkiye gibi gelişmekte olan ancak bu konudaki hukuki altyapısını tam anlamıyla oluşturamamış ülkelerde birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Türkiye özelinde 2000’li yıllardan itibaren günlük hayatın her alanına nüfuz etmeye başlayan alışveriş merkezi (AVM), büyük mağaza ve zincir mağaza gibi yüksek sermayeli yapılar, özellikle küçük çaplı işletmeler ile esnaf ve sanatkarları birçok sıkıntıyla baş başa bırakıyor. 
Markalı ve kaliteli ürün sloganıyla müşterilerini-kendi deyimleriyle misafirlerini- mağazalarına çekmeye çalışan AVM’ler, son yıllarda çeşitli nedenlerle ticari anlamda gelir kaybı yaşayan esnaf ve sanatkarların hareket alanını iyiden iyiye daraltıyor. Bunun temel nedenleri, açılan hemen her AVM’nin markalı ürün sloganıyla müşterilerine hitap etme isteği ve perakendeye ilişkin bütün unsurları bünyesinde barındırma çabasından kaynaklanıyor. Bu durum, sınırlı potansiyeli olan esnafın elindeki uygun fiyatlı ürün ve birebir satış gücünü elinden alıyor. AVM’lerin orta ve büyük işletmelere vaat ettiği yüksek kar marjına karşın kira, güvenlik ve hizmet bedeli olarak talep ettiği rakamlar, esnaf ve sanatkarların bu alanlarda satış yapmasını önemli ölçüde engelliyor. 
Sektörde uygulanan bu politika, çoğu zaman itiraz konusu olsa da yatırım sermayesinin büyüklüğü ve istihdam getirisi nedeniyle, devletin bir anlamda göz ardı ettiği bir gerçek olarak işleyişini sürdürüyor. Bu noktada AVM’lerin Türkiye’deki durumuna bakmak, tablonun anlaşılması açısından önemli olacaktır. Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD)’nin verilerine göre; Eylül 2013 itibariyle 54 şehirde 299 AVM bulunuyor ve bunların yatırım değeri ise yaklaşık 40 milyar TL civarında seyrediyor. Üstelik bu rakama yıl sonu itibariyle hizmete girecek 25 yeni AVM dahil değil. Yine dernek verilerine göre mevcut kiralanabilir metrekare alanı 8.3 milyon ve bin kişi başına düşen kiralanabilir alan ise 106 metrekare. Bahsettiğimiz rakamın yeni açılacak AVM’lerle birlikte 9.4 milyon metrekareye ulaşması bekleniyor. Yani yaklaşık yüzde 13’lük bir büyümeden bahsetmek mümkün. Bu ciddi bir rakam ve hitap ettiği işletme açısından, esnafa çok da yer veren tarzda değil.
Gelelim işin devlet kısmından görünün yüzüne. Uzun zamandır Esnaf Odaları tarafından dillendirilen ve Ankara’ya taşınan büyük AVM’ler konusu, geçtiğimiz günlerde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nı harekete geçirmiş olacak ki, yeni bir kanun tasarısı, kamunun tartışmasına sunuldu. Perakende Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun başlığı altında hazırlanan tasarı, kimi düzenlemeleri de beraberinde getiriyor. Aslında tasarının çıkış noktası açık. Bakanlığa göre perakende sektöründeki alışveriş merkezi, büyük mağaza ve zincir mağaza sayılarının artışı ülke ekonomisine katkı sağlarken; bir yandan da birtakım ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara neden oluyor. Burada iki nokta önemli. Birincisi işletmelerin açılışında standardı bulunmayan karmaşık işlemler ile ödeme süreleri, markalaşma ve haksız ticari uygulamalarda karşılaşılan sıkıntılar. İkincisi ise doğrudan esnafı ilgilendiren; yani perakende sektöründe geleneksel kesim olarak nitelendirilen esnaf ve sanatkâr işletmeleri ile küçük ölçekli ticari işletmeler için pazar kaybı ile piyasada tutunma sorunları. Bakanlık, her iki durum için de belirli ölçüde düzenleme yapmak istiyor. Ancak durum son derece sıkıntılı. Lakin, bir tarafta orta ve büyük ölçekli yatırım sermayesi var ve bunların hem ekonomiye hem de kayıtlı alışverişe katkısı bir gerçek. Dolayısıyla yatırımcının ürkütülmemesi gerekiyor. Diğer tarafta ise küçük işletmeler var ve AVM’ler karşısında kan kaybediyor. 
Getirilmek istenen formül her iki tarafı da memnun etmeye yönelik. Bir tarafta belirlenen stratejik bölgelerde kurulacak yatırımlara destek yer alırken diğer tarafta esnafın AVM’ler içinde belli oranda yer alması hedefleniyor. Nasıl olacak bu? Şöyle ki, AVM’lerde esnaf ve sanatkâr işletmecilerine rayiç bedel üzerinden kiraya verilmek üzere toplam satış alanının en az yüzde 5’i oranında yer ayrılacak. Yine büyük mağaza ve zincir mağazalar, yöresel ürünlerin satışı amacıyla, satış alanlarının en az yüzde 5’ine tekabül edecek şekilde raf tahsisi yapmak zorunda kalacak. Tasarı ile kampanyalı satışlara da düzenleme getirilerek, ipin ucu kaçan satışlar disiplin altına alınacak. Bu kanun tasarısının önümüzdeki günlerde tartışılacağı açık. Bu yüzdeler ya da perakende sektörünün geneline getirilen düzenlemelerin tarafları ne kadar memnun edeceğini göreceğiz. 
Burada benim altını çizeceğim husus, AVM’lerin şehir merkezlerinden uzak yerlere ve belli kriterlere göre açılabilmesi. Ticarete karşı olmak ile AVM’ye karşı olmak ayrı kavramlar ve bunları birbiriyle karıştırmamız gerekiyor. Ancak sistemin işleyişindeki usul ve esaslar, esnafın aleyhine gelişiyor. Bu durumu bile bile, bakkal dükkanı açar gibi şehir merkezlerinde AVM açılmasına izin vermek kentin hem ekonomik işleyişini hem de altyapısını alt üst ediyor. Bu gerçeği görmek öncelikle devletin işi olmalı. Rant kavgasına dönüşen ve tüketiciyi de belli sınırlar içinde hareket etmeye zorlayan bu sistemi, yalnız hukuki düzenlemelerle yoluna koymaya çalışmak boş bir çabanın ürünü olsa gerek. Bu konudaki bakış açısının rantsal ekonominin değil, toplumsal refahın gerçeklerine göre rasyonel veriler ışığında dizayn edilmesi gerekiyor. Sermayeyi esnaf ile karşı karşıya getirdikten sonra ufak tefek düzenlemelerle yaraya ‘pansuman’ olmaya çalışmak ve bunu da serbest piyasa ekonomisi ile açıklamak son derece sığ bir yaklaşım. 
Unutmamak gerekir ki, Türkiye ekonomisinin temel yapı taşları KOBİ’ler, esnaf ve sanatkarlardır. Milyonlarca ailenin geçim kaynağı olan küçük işletmeleri, güçlü holdinglerin insafına bırakırsanız yakın gelecekte işin içinde çıkılmaz bir noktaya gelineceğini göreceksiniz. Esnaf açısından tasarıya bakarsak, getirilmek istenen düzenleme seçim öncesi yatırımı mı yoksa sorunların çözülmesi için bir adım mı olacak, bunu göreceğiz. Devletin öncelikli görevi, esnafı yok etmek için değil onunla birlikte sağlıklı bir ekonomik altyapı oluşturmaktır. Sonuçta hepimiz aynı geminin mürettebatıyız; gemi batarsa sadece güverte sulara gömülmez. Bunu kaptan köşkündekilerin iyi bilmesi gerekiyor. 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz