MENÜ
İzmir 12°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gezi dolmuşuna bir-iki
Cumhur BULUT
YAZARLAR
24 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi dolmuşuna bir-iki

Ah benim sevgili karilerim… Ah benim her şeyden önemli, her bir şeyden değerli muhterem okuyucularım; dostlarım, hayranlarım, yolda selamlaştıklarım, okul ve mahalle arkadaşlarım, konu-komşum, hısım-akrabam feys-arkadaşlarım, tivitır takipçilerim, önemseyip yayanlarım; değer verip paylaşanlarım, hoşuna gidip beğenenlerim ve cümle yaranım ah ki ne ah…
 
Bilseniz başıma neler geldi ve bir bilseniz hangi davranışlarla karşılaştım? Son yazdığım “Gezi Parkında Komünist Metin’i Görünce” başlıklı yazım münasebetiyle ne kadar çok haksızlığa uğradım... Yayınlanır yayınlanmaz binlerce kişiye ulaşan bu tefrika vesilesiyle bir yandan beğenip takdir edilirken diğer yandan da tehditlere maruz kaldım… Eylemlerle ve aktivistlerle alay ediyormuşum, ti’ye alıyor ve dalga geçiyormuşum… (ya ne yapacaktım, bir de ciddiye mi alacaktım).
 
Yaptıkları yorumlarla, attıkları twitlerle, e-postalarla ve telefon marifetiyle birçok saldırıya uğradım. Fekat bir fikir işçisi, bir düşünce hambalı ve gönül eri olduğum için çok da dert etmedim.
 
Hiç korkmadım, hiç saklanmadım;
Sigara içtim, öksürdüm,
Otobüse bindim… Fotoğraflarımıza baktım,
Acıyan yanlarımı körelttim... Deniz kıyısında yürüdüm,
Manavdan soğan aldım, yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım, Islık çaldım…*
 
Nihayetinde beni ve son yazımı bu şekilde karşılayanlar “dolmuşa” bindiklerinin farkında olmayanlar, heyecanlarına yenik düşenler ve hayal dünyaları geniş olan samimi insanlardı…
 
Neticede sosyoloji bilmiyorlar, tarih ilmini hikâye zannediyorlar, sosyal-psikolojiyi dikkate almıyorlar; kitle hareketlerini hiç incelememişler, çağımızı, dünyayı ve başımızdaki iktidarın ne derece fırsatçı(!) olduğunu kavrayamamışlar ve en önemlisi MHP lideri Devlet Bahçeli’yi anlayamamışlardı. Keşke O’nu anlasalar ipleri kimin elinde olduğu belli olmayan bu gibi nümayişlere katılmasalar, dolmuşa binmeseler ve AKP’nin ekmeğine yağ sürmeselerdi!…
 
Bu insanlara nasıl kızabilir, nasıl hiddetlenip küsebilirdim ki… Bu benim gibi hisli bir adam için elbette imkânsızdı... Ama keşke Türk Milleti denilen tartışmasız varlığın derununa inmiş ve olaylar karşısında göstereceği tepkiyi bilmiş olsalardı. Ya da ne bileyim Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Orhan Türkdoğan, M. Ragıp Vural, Mehmet Akif Okur ve Cemil Doğaç İpek gibi içtimai yapımız üzerine çalışmış ilim ve fikir adamlarımızı okumuş olsalardı…
 
Ulu Cedlerimizin Orhun Abideleri’nde bengü taşlara kazıdıkları ve genlerimize kadar işlemiş milletimizin genel karakterini anlayabilmiş olsalardı… Mesela rahmetli Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun tarihi roman serilerini, yine Rahmet-i Rahman’a kavuşmuş Ahmet Hamdi Tanpınar ve Peyami Safa’nın eserlerini okuyup milletimizin kadim halet-i ruhiyesini tanıma fırsatı bulabilmiş olsalardı…
 
Dünyada iktidar değişikliği yapabilecek “halk hareketlerini” tahlil edebilmiş, tanımış veya hiç olmazsa niteliklerini bilmiş olabilselerdi… “Gezi Parkı Eylemlerini” gerçekleştiren “kalabalığın” yapısını kavramış, bunun maceradan öteye gitmeyen bir gençlik sevdası olduğunu, çocukluklarının bilgisayar başında geçmiş olmasından dolayı parkta oynama özlemlerinin tezahür ettiğini ve birer “sosyal-medya-pat” seviyesinde olduklarını bilmiş olabilselerdi… Bununla birlikte birilerinin “gizli, derin ve dip” kaşıntısıyla da orada olduklarını anlayabilmiş olsalardı, ah keşke anlayabilmiş olsalardı diye de düşünüp hayıflanmadım da değil hani. Her şeye rağmen bu işin arkasındaki derin projeyi göremeyip orada yer alan temiz kardeşlerimizi seviyor ve önemsiyorum.
 
Ama ne yapalım işte fikir çilesi, entelektüel kaygı ve aydın sorumluluğu işte böyle bir şey. Ben üzerime düşeni yapmak uyarmak durumundayım.
 
Dolmuşa binen güzel kardeşim:
 
“Mesele Gezi Parkı değil. Sen hala anlamadın mı?!!!”
 
Ve'l hâsılı kelam Ahmet Turan Alkan'ın dediği gibi;
 
"Demokrasi ne güzel şey, çok seslilik ne kadar erdemli bir enstrüman, söz ve düşünce hürriyeti ne mübârek bir mevhîbe, akşam sefası ne güzel çiçek, ayran çorbası ne güzel bir iftâriye..."
 
Dip Not:
 
*İbrahim Sadri’nin bir şiirinden ilhamla. Aldırma Reis… Reis aldırmıyor ya…
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Sami Eşrefoğlu
 24 Haziran 2013 Pazartesi 12:32
Elinize sağlık. Oyunu biz de görmüştük, ama üzerimizdeki mahalle baskısından söyleyemedik bile. Çok güzel ifade etmişsiniz.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz