MENÜ
İzmir 13°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İklim Krizi ve Depremler!
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
28 Şubat 2023 Salı

İklim Krizi ve Depremler!

Sürekli dinlediğim az sayıda radyodan biri de Açık Radyo.

Türkiye’de çevre bilinci denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Ömer Madra’nın yayınlarını hiç kaçırmıyorum. Kaçırırsam gelsin podcast.

Bugün Madra’nın önceki gün yayınladığı radyo programından alıntılar yapacağım.

Depremlerden haklı olarak çok korkuyoruz, uykularımız kaçıyor. Alın size Ömer Madra’nın programından duyduğum “uyku kaçırıcı” bir bilgi: İklim değişikliği, daha sıcak hale gelen bir dünyada yeryüzü tabakalarında sarsıntılara ve depremlere yol açabilir.

Ünlü Jeofizikçi, Volkanbilimci ve İklimbilimci profesör Bill McGuire’ın2022  sonlarında yayımlanan Hothouse Earth: An Inhabitant’s Guide (Sera Dünya: Bir Yeryüzü Sakininin Rehberi) kitabından hareketle deprem hareketleriyle iklim krizi arasındaki bağlantıyı konuştu Ömer Madra.

Ben de Açık Radyo’nun web sitesinden alıntıladım ve bazı iddiaların altını çizdim. Ömer Madra, İklim İçinprogramında “Paris Anlaşması için bir fikr-i takip çalışması” diye bir alt başlığımız vardı dedikten sonra şöyle devam etti: “Şimdi bu büyük deprem felaketi gerçekleşince depremleri beklenmedik bir yerden iklim meselesine bağlamanın da zamanı olduğunu söyleyebiliriz sanırım”. 

Kitabın yazarı Bill McGuire, jeofizik ve iklim tehlikeleri üzerinde uzmanlaşmış bir profesör. Ayrıca iklim krizi üzerine birçok araştırmaya imza atmış biri. Sera Dünya’nın ilginç bölümlerinden biri, “Son Dakika Golleri” isimli yedinci bölüm. İyi başlayıp kötü biten durumlardan bahsediyor. Bu alanda çalışan binlerce araştırmacının yaptığı araştırmalara ve müthiş bir veri biriktirilmiş olmasına rağmen hâlâ iklim biliminde iyi anlaşılamayan ve mekanizmalarının nasıl çalıştığını kolay kolay ortaya koyamadığımız noktalar var. Bazı durumlarda bunlar birer son dakika golü olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu muazzam etkili sonuçlarını önceden görüp kestirmek de o kadar kolay olmayabilir. 

Bill McGuire, bu noktalardan kaygı verici olanları saymış: GulfStream (Körfez Akıntısı) denen akımların yönünün ve dönüşünün ısınma ile değişikliğe uğraması meselesi var bir kere. Nasıl “çalıştığı” bir türlü tam olarak anlaşılamayan AMOC (AtlanticMeridionalOverturningCirculation) denen akıntıların dalgalar halinde dönüşümü.

İkinci olarak karbon yutakları meselesine ve küresel ısıtmanın yağmur ormanları üzerinde geri dönüşü olmayan izler bırakacağına değinmiş yazar: Karbonu emerek atmosferde toplanmasını engelleyen yağmur ormanlarının tersine dönüşüp karbon salım kaynağı olmasını ve bunun yol açacağı feci sonuçları anlatıyor.

Üçüncüsü, permafrost olarak adlandırılan daimî donmuş toprak tabakasının, küresel ısınma sebebiyle hızla çözünmesiyle birlikte özellikle Sibirya’da milyonlarca kilometrekarelik alanda açığa çıkan “metan bombaları”. Bu “bomba”ların dünya üzerinde birçok yerde pek çok soruna sebep olacağını yazıyor.

Yazar, dördüncü ve son noktada ise bizi şu günlerde müthiş ilgilendiren bir noktaya dikkat çekiyor: Yeryüzü tabakaları nasıl birden harekete geçer? Tehdit sadece yeraltından gelen metan gazı püskürmesiyle sınırlı değil. İklim değişikliği, daha sıcak hale gelen bir dünyada yeryüzü tabakalarında sarsıntılara ve depremlere yol açabilir. Üstelik, bunun olma olasılığı sandığımızdan çok yüksek. Küresel ısınma volkanların patlamasına veya kıyı şeritlerinde tsunamiler yaşanmasına sebep olabilir.

Bill McGuire, “Bunları kavramak çok kolay değil. Bunların artık delilik, çılgınlık gibi göründüğünü biliyorum. Ancak, gerçek bu” diye yazıyor. 20 bin yıl önce gezegenin bir “buzdolabı” olduğunu, buzulların Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın çok büyük kısmını sardığını söylüyor.

Takip eden 15 bin yılda Dünya’nın inanılmaz bir değişime uğradığını söyleyen Bill McGuire, “Medeniyetimiz büyüdü ve gelişti. Ancak bunun bazı sonuçları var. Bunlardan biri, yükselen sıcaklıkların buzulları güneş altında kalmış tereyağı gibi eritmesi. Bu, zamanla yeryüzünün birçok yerinde devasa su kaynaklarını yarattı” diyor.

Bir bilim insanı olarak anlattığı şey bana önemli geliyor: “Devasa buz ağırlığının kalkması ve bunun sonucunda, onca zamandır bastırılmış durumdaki yeryüzü tabakasının birden geri esnemesi Kuzey Avrupa’da beklenmedik depremlere yol açtı. İzlanda’da korkunç volkan patlamalarına, Norveç’in kıyılarında ise büyük bir heyelana sebep oldu. İskandinavya’yı ve Britanya’nın doğu kıyısını da tsunami vurdu” diyor. Yerkabuğuna yüklenen bu büyük yük, kıyı bölgelerinde volkan patlamalarına sebep oluyor. Bu çok ilginç bir şey. Kuzeyde buzulların erimesi neden kıyılara etki ediyor? McGuire, küresel ısınmanın bir sonucu olarak jeolojide büyük değişiklikler olduğunu söylüyor.

Bir yandan Grönland’daki ve Antarktika’daki devasa buzullar hızla erirken, Kuzey ve Güney kutuplarındaki deniz seviyelerinde yükselme hızlanıyor ve gezegenin kabuğu da strese giriyor. Yüksek, büyük buz ve su kütlelerinin yer değiştirmesi sonucunda pek çok deprem meydana geliyor. Bunlar bilimsel araştırmaların sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Güney Alaska’da da uyuyan bir dev var. “Kömür madenindeki kanarya” diye de adlandırılıyor. Yatay, bir kilometrelik buz kütlesi son yüzyıl içinde ortadan kalkmış. McGuire, bu devasa yükün kalkmasının deprem faaliyetlerini arttırdığını söylüyor. Sert tabakanın, yani toprak tabakasının küresel ısıtmaya cevabı olarak, küçücük çevresel değişikliklerin muazzam sonuçlar doğurabileceğini de ekliyor. 

McGuire ayrıca “Deprem olduğu zaman, o fayın magma dolu toprağı tetiklemesi volkanik patlamalara yol açar” diyor. Ve ekliyor: “Fizik ‘küçücük bir etkinin çok büyük bir tepkiye yol açabildiği bir sistemdir. Hızlanan su yükselmeleri ve aşırı hava durumları potansiyel olarak ölümcül jeolojik hareketlere yol açabiliyor” diyor.

Ömer Madra’nın şu tespitine bakın: Kahramanmaraş merkezli devasa depremden sonra kitaba tekrar dönüp baktığımda, şu bölüm dikkatimi çekti: Kıyı bölgeleri (Hatay, İskenderun bunlara birer örnek) genellikle tektonik levha hareketlilikleriyle sınırlı ve sonuç olarak pek çok aktif volkanın ve deniz depreminin etkilediği bölgelerdir Eğer bunlar bir şekilde tetiklenirse yer kabuğunun çok hızlı bir şekilde harekete geçebileceği ve volkanik patlamalara yol açabileceği belirtiliyor Sera Dünya kitabında.

Alaska’daki Pavlof Volkanı buna muazzam bir örnek. Aynı zamanda Kaliforniya’nın San Andreas Fayı da kıyılardaki durumun nasıl gelişeceğini ve yükselen tansiyonun, gerilimli fayı çok daha kolay kırılır hâle getireceği gösteriyor.

Sonuç olarak, küresel ısınmanın veya ısıtmanın beklenmedik sonuçlarını hızla görmeye başladık.

McGuire, “Birçok insanın hatta iklim bilimcilerin bile durumu bu netlikte göremediklerini ifade etmek zorundayım” diyor. “Bununla birlikte,” diye ekliyor, “durum o kadar net ki; artık biz çocuklarımıza ve onların çocuklarına sadece çok daha sıcak bir dünya değil, jeolojik olarak çok daha kırılgan, çatlayan, patlayan, dökülen bir dünya miras bırakıyoruz. Onun için, fosil yakıtlarla mücadele, yani bu yakıtların yasaklanması, can alıcı önem taşıyor.”

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz