MENÜ
İzmir 11°
Ege'de Sonsöz
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHARLIE HEBDO’ya yapılan saldırının ucu nereye gider?
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Ocak 2015 Perşembe

CHARLIE HEBDO’ya yapılan saldırının ucu nereye gider?

Charlie Hebdo dünya çapında bir mizah dergisidir. Paris’te yaşadığım yıllarda her hafta alırdım bu dergiyi. Charlie Hebdo’ya ve mizaha yapılan saldırı canımı çok yaktı.
Mizaha saldıracak kadar bönleşmiş ve insanlığından çıkmış bu yaratıkları hangi kültür, hangi medeniyet ortaya çıkarıyorsa artık...
İnsan düşünen ve gülen bir yaratık olarak tanımlanır; Bununla birlikte, her ikisinden de yoksun yaşam tarzlarının varlığını biliyoruz. Düşünmek ve gülmek her kimin zoruna gidiyorsa, düşünce özgürlüğüne ve mizaha kim düşmansa, bu vahşetin kaynağını oralarda aramalıyız.
 
Charlie Hebdo, Hz. Muhammed’in karikatürünü yayımladığı için hedefteydi. Aslında bütün dinlere mesafeli duran bir dergi, özellikle islamiyete karşı alınmış bir tavrı yok.
Charlie Hebdo hakkında verilmiş fetvalar var. O fetvalar verilirken ağzını açmayanlar, şimdi konuşuyor… “Olan bitenin İslamiyet ile ne alakası var!” türünden savunmalar…
Şu anda, “oh olsun!” diyen müslümanların sayısının hiç de az olmadığını düşünüyorum. Timsah gözyaşları kimseyi aldatmasın, o fetvalara sessiz kalanlar bu cinayetlere için için seviniyorlar.
Yaşanan sorunun temelinde doğrudan İslamiyeti aramak elbet de doğru değildir; ama islamiyete dayanarak kurulan sosyal düzenin ve islam devletinin, çağın özgürlük ve insan hakları normlarıyla bağdaşmazlığı da bir gerçek.
Din için ölmeyi ve öldürmeyi emreden dini önderler, Ortadoğu ve Afrika’da metrekareye neredeyse bir tane düşecek kadar çoktur. Bunları yok sayarak, “İslamiyet barış dinidir”, islam dini böyle şeylere cevaz vermez” demek neyi değiştirir? Gerçek yürüyor; Hergün, oluk gibi kan akıyor.
 
Ortadoğu’da 1400 yıldır aralıksız kan döken Müslümanlar, Irak’ı, Suriye’yi, Afganistan’ı, Libya’yı, Cezayir’i, Tunus’u, Sudan’ı, Mısır’ı görmezden gelerek, islamiyetin barış dini olduğunu söylüyorlar. Kan dökülmeyen tek bir Müslüman ülke yok. Yok, çünkü dökülen kandan nemalanan iktidar grupları, siyasal islamın sürmesini arzu ediyor.
“Öldürmeyeceksin!” bütün dinlerin ilk emirlerindendir. Gelin görün ki bu emri kimse dinlemiyor.  
Allah’ın adıyla dergiye saldıranlar, yaptıkları katliamla hepimizi bir kere daha din adına dökülen kanla yüzleşme noktasına getirdi. Olan biteni bir avuç provokatöre bağlamak çözüm değil. Bu ne ilktir, ne de son olacaktır. Yapılan saldırıyı, “gerçek islam bu değil” diyerek geçiştirmenin bir işe yaramayacağını herkes biliyor.
 
Batı, kapitalizmin endüstriyel dönemi sonlandıktan sonra, bilişim çağının gereklerini yerine getirmek için büyük dönüşümlere hazırlanıyor. Avrupa, sanayi toplumu sonrasını yaşıyor. Artık işçi ihtiyacı kalmayan Avrupa, göçmenlerle sorun yaşıyor. Öte yanda, sosyal devlet zayıfladığı için, göçmenler devlet üstünde ciddi yük oluşturuyor. Saldırının göçmen politikalarını gözden geçirmek için Avrupa’ya önemli bir fırsat sunduğu bir vakıa.
Fransa laisizmin tam olarak hayata geçtiği bir ülkedir. Fakat aynı zamanda, başta Cezayir olmak üzere Afrika ülkeleriyle kolonyal dönemden gelen yoğun ilişkileri var. Dolayısıyla Fransa’da yaşayan müslümanların kamusal alandaki varlıklarına ilişkin sorunlar, bildiğimizden daha derin ve girifttir. Charlie Hebdo’ya saldırı sonrasında bu ilişkilerin nasıl etkileneceği, ucu açık bir meseledir.
 
Charlie Hebdo’ya yapılan saldırıdan görev çıkartacak islam karşıtı grupların ve örgütlerin harekete geçeceği kimsenin meçhulü değil. İslam karşıtlığı Batı ölçeğinde zirve yapacak. Kısa ve orta vadede olacaklar canımızı çok sıkacak.
Modernite sonrasında Avrupa, postmodern düşüncenin yalnızlaştırıcı, ayrıştırıcı etkilerine bağlı olarak, kendi içine kat eden cemaat toplumuna dönüşmeye başladı. Kültürler ayrışıyor ve ilk kopuşlar haliyle müslümanlardan başladı.
 
Kapitalist sistem, Sovyetik sosyalist sistem çöktükten sonra, yeni zıttını islamiyet olarak belirledi. Kapitalizm/sosyalizm çatışmasının yerini, kapitalizm/islamiyet çatışması aldı. Paris’te gerçekleştirilen saldırının bu çatışmanın neresinde olduğunu söylemek çok zor, ama bu çatışmayı göz ardı ederek yapılacak çözümleme sağlıklı olmayacaktır.
Yakın gelecekte gelişecek olaylar, kapitalist sistem ile islam toplumları arasında ortaya çıkan çatışmanın niteliği hakkında nispeten doğru bilgiler edinmemizi sağlayacaktır. Bu bilgilerin ışığında, kapitalizm-islamiyet çatışmasını anlamaya çalışacağız. Şimdilik, bilmediğimiz bir oyunun seyircileri olarak, tribünlerdeki seyirciden daha fazlası değiliz.
Görünen o ki, yeni dünya düzeninde taşların yerine oturması çok ama çok kanlı olacak.
 
Trajik olan, bu kavgada, mazlumların yanında olan ve fikir özgürlüğünü savunan bir derginin, kendilerini mazlum ilan edenlerin saldırısına uğramış olmasıdır.
Ellerinde sadece kalemleri, yüreklerinde insan sevgisi, akıllarında büyük insanlık vardı…
Hepimiz Charlie’yiz
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Lombak
 9 Ocak 2015 Cuma 11:00
Aslında kapitalizm ile geri kalmış toplumlar çatışıyor. Eğer islam toplumları dahil geri kalmış toplumlar gelişme sağlayabilseydi, batı kapitalizmi ile aralarında rekabet olurdu. Suçu post-moderniteye atıp kurtulamayız. Bu batı toplumu içindeki tercihlerden bir tanesidir. Batıda da laikler olduğu kadar, örneğin ABD gibi, Avrupa'da Polonya gibi ultra muhafazakar toplumlar var. Orada ortaya çıkan terör ırkçılık ya da aşırı yalnızlaşmış bireyin toplumdan öç alması şeklinde olabiliyor. Ancak bireysel ve kontrol altına alınabilir. Muhafazakar olmak geri kalmak anlamına gelmiyor, ancak modern yaşam tarzını benimsemeyi de reddetmiyor. Bizim Türkiye olarak yapamadığımız bu. Toplumun çoğu muhafazakar. Tamam. Ama 1500 sene önceki kuralları bugün uygulamak istiyor. Oysa hiç de öyle batıya bakmamıza gerek yok. Anadolu düşünürleri muhafazakar islamın çağdaş yaşama uygun sentezlerini bundan 600 sene önce zaten yapmışlar. Kendi ülkemizde körler ve sağırları oynuyoruz. Davutoğlu CHP'nin dinle takıntısı olduğu söylüyor. Oysa AKP islamının kadınla takıntısı var. Kadın iş yaşamına dahil olmadığı için aile geliri düşük. Bu nedenle aileler fakir ve erkeğin üstünde müthiş bir kazanç baskısı var. Kadının çalışma yaşamına girerek aile ekonomisinin kalkınmasına eşit şekilde yardımcı olması gerekiyor. Ha ben laikim, mücadelemden vazgeçer miyim? Asla! ta ki bu toplum doğru yolu kendisi bulana kadar. Ayrıca İslamı sevmediğim kadar Hristiyanlığı da sevmiyorum. Yanlış anlaşılmasın, bugüne kadar İslamın çok üstüne gidildi. Oysa batı gelişmişliği sayesinde Hristiyanlığın karanlık gerçeklerini örtebiliyor. Hristiyanlığın Mısır İskenderiyesinde 390 yılında bugünkü astronomi bilimine yakın düzeydeki gelişmişlik seviyesini ve oradaki ileri gelişmişlik seviyesini yakıp yok ederek dünyanın Galileo'ya kadar 1200 senesine mal olduğu unutmayalım. Karanlıklar sadece İslamın yanlış yorumlarının eseri değil, ilk Hristiyanlığın da eseri. Bu asla unutulmamalı. Böyle bakabiliyorsak hepimiz Charlie'yiz, yerelde de Leman'ız.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Ege'de Sonsöz