“Derin Devlet” deyimi önceleri de kullanılıyordu ama esas yoğun bir biçim de kullanılması “Susurluk olayı” ile başlar.
O günleri hatırlayalım, uçan kuş elektrik teline çarpıp ölse “Derin Devlet”ten bilinirdi. Hemen her olayın kısa ve kolay bir açıklaması vardı : Derin Devlet.
Yazıldı çizildi , TBMM de komisyonlar kuruldu.
Aylarca devam etti bu yazıp çizmeler. Bazı bulgular elde edildi ise de tam olarak konu açıklık kazanmadı.Bölük pörçük bazı konular Mahkemelere intikal etti.
TBMM de kurulan araştırma komisyonu raporu ve Yaşar Topçu ile birlikte hazırladığımız ek muhalefet raporu da yeterli yankı bulmadı ve konu öylece kapandı gitti.
Şimdilerde ise bizzat Başbakan tarafından hemen her saat başı söylenen “Derin Devlet”in adeta karşılığı olan deyimler var :
Paralel Devlet.
Devlet için de Devlet.
Gizli Devlet.
Virüs.
Çete
İllegal Örgüt
Haşhaşi..
v.s
Bütün bunlar söylenirken başkaca ve daha da vahim sözler söyleniyor :
“Ne istediniz de vermedik?”
“Biz varsak siz varsınız, biz yoksak siz de yoksunuz” gibi..
Hukuk Devletin de asla söylenmemesi gereken sözler.
Bütün bunlar çok çok ciddi iddialar. Hele Devletin bütün bilgilerine sahip olması gereken Başbakan tarafından iddia ve ifade ediliyorsa mesele daha da ciddi boyut kazanıyor. Sadece çiddi boyut kazanmıyor aynı zaman da vahim bir durum da yaratıyor.
Çünkü :
Hukuken ve siyaseten sadece bir Devlet vardır. O da meşru ve resmi Devlettir. Bunun dışın da “ Devlet” anlamına gelecek bir güçten söz etmek hukuken mümkün değildir. Anayasal olamaz. Böyle bir yapı hiçbir Devlet yetkisini kullanamaz. Hukuken ve siyaseten temsili bir imkanı olamaz. Hatta böyle bir yapılanmanın sözünü etmek bile mümkün değildir.
O halde :
Başbakan beş vakit bunları tekrarlıyor ve hatta burada yazmadığım kadar çok daha ağır ifadelerle konuyu gündemde tutuyorsa ne yapmak istiyor ?
Bu güne kadar hiç kimse hakkında bu konu ile ilgili hiçbir soruşturma açılmamıştır.
Hiç kimse gözaltına dahi alınmamıştır.
Hiçbir kurum ve kuruluş hakkın da da soruşturma yapılmamıştır.
Öncelikle bunları 17 Aralık operasyonunu örtbas etmek için kullanıyor diye düşünülebilir. Çok vahim bir tablo demektir. Yolsuzlukları ortaya çıkarıp failleri Adalete teslim etmesi gereken İcranın başının bu tarz söylemlerle yolsuzlukların örtbas edilmesine çalışması hukuk devletin de düşünülemez. Tabii Devlet Hukuk Devleti ise…
Veya, gerçekten söylendiği gibi bir yapılanma vardır. Yani bir “Paralel Devlet” söz konusudur. Pekiyi o zaman hemen derhal vakit kaybetmeden böyle bir yapılanma varsa ve bu bizzat Başbakan tarafından dile getiriliyorsa hiç vakit kaybetmeden faillerin derhal adalete teslimi ile sözü edilen yapılanmanın köküne kibrit suyu dökülmesi gerekmez mi?
Şimdiye kadar böyle bir eyleme rastlamadık ama sadece ve durmadan sözünü ediyor sayın Başbakan.
Esas itibariyle bir Yurttaş olarak biz 11 yıldır üçlü bir yönetimin söz konusu olduğunu g2örüyoruz ve zaten çeşitli zaman ve zeminlerde dile getiriyorduk. Başbakanın söylemleri bize yabancı değil . Hatta böyle bir yapılanmanın sorumlusu kim? sorusuna da Başbakanın cevap vermesi gerekir. Kim kiminle ortak? Bunlar açıklanmalı.
Ancak şimdi durum farklı. Çünkü iddiaları çok ağır bir biçimde ortaya atan Başbakan. Öyle olunca derhal bu hukuksuz , kanunsuz, ve çok tehlikeli yapılanmaları ortaya çıkarıp derhal adaletin pençesine teslim etmek de Başbakanın görevi değil mi? Polisleri , hakim ve Savcıları tayin ederek ne yapılmak isteniyor? Hukuksal mücadelede böyle bir yol yoktur. Yapılacak iş mahkemeye bütün delileri ile teslim etmek ve faillerin cezalandırılmasını temin etmektir.
Bütün bunlar yapılmadığına göre ne yapılmak isteniyor? sorusunun cevabını biz biliyoruz ama hala anlamayanlar akıllarını başlarına alıp şöyle bir düşünsünler diye soruyoruz.
Sayfa başına git